SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

19 Mayıs 2015 Salı

Naber Kitap

Çok kızdım kendime, iki aydır bi kitap kapağını açıp da içinde ne var ne yok diye başımı uzatıp göz ucuyla bile olsun bakmadığım için, hadi bakamadığım olsun ne fark eder ki, bahaneler sonucu değiştirir mi? En fazla yargıyı değiştirebilir, onu da pek umursayan yok zaten.. Çok mu ağır kapak da kaldıramıyorum peki yahut işim mi çok ağır? Belki de başım ağırlaşmıştır ya da göz kapaklarım taşıyamamıştır bu yükü. Yine de kendime karşı mahcubum, utanıyorum ve daha önceliklisi kızıyorum, paylamak istiyorum kendimi.. Neyseki bu gücenmelerim sona erdi bu hafta sonuna girerken, yine kendime göre bi üstadın tozsuz ama unutulmuş kapital rafların çağdaş türk yazarlar bölümünün en alt kısımlarında unutulmaya yüz tutmuş bir numune şeklinde bekletilirkenki haliyle karşılaşmam oldu. Dayanamadım, her zamanki el refleksimle çekip günyuzune çıkardığım kitabı o coşkuyla pazarlık bile yapamadan diyemiycem, az pazarlık yaparak ama olumlu bi sonuca ulasamasam bile yine de elimden bırakmayarak, vazgeçmeden, müthiş bir edebiyat açlığı kararlılığıyla satın aldım. Helalı hoş olsun, kazancı bol, yazarın ruhu şad olsun. Üç saattir deliksiz okuyorum, yani okuyormuşum, kendimi kaybetmişim, bölüm sonunda yanlışlıkla telefona bakmasam farketmicem zamanı. Meğer ben ne kadar aksatmışım bu ihtiyacımı, ne kadar özlemişim, niye bu eziyeti çektirmişim kendime. Suçu hiç başka sebeplere atma, tembelsin işte tembel.. Neye de böyle davranıyorum, klarnete de, bağlamaya da, kısacası müziğe de.. Şiire de ayrıca, denemelere de.. Spora da böyle umarsızca davranmışım bugün iki saatlik dağ yürüyüşü yapınca anladım, yarın da denize girip yüzücem iki saat, en azından haftasonu bari sporla aramı samimi tutayım. Belli mi olur bigün lazım olur, yüzümüz olsun istemeye..

Hiç yorum yok: