SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

22 Ağustos 2007 Çarşamba

Çiçu - Aziz Nesin

Sen istediğin kadar böyle gıcırtılı ayakkabılar giy
ayakkabının gıcırtısı gibi
böyle dışındaki küçük seslerle
içindeki sessizliğin gürültüsünü bastıramazsın..
köpeğin havlamasıyla
kedinin miyavlamasıyla
kuş sesiyle
komşuların kavgalarıyla
çalar saatin melodisiyle
kurtulmaya çalışman boşuna..
boşuna biliyorum..
içimdeki sessizliğin gürültüsünden sağır olucam..
her gece eve gelip
anahtarı deliğe sokup çevirince
o soğuk demirsi gıcırtı
beni içinde boğucak genişlikte yayılıyor beynime..
adımımı atıyorum, çıt yok, çıt..
yalnızlığımın soğuk karanlığı üstüme üstüme soluyor
abanıyor bi sessiz uğultu sırtıma..
üşüyorum karanlığın suskunluğunda
korkuyla hemen elektrik düğmesini çeviriyorum
gözüm telefonda..
birisi, kim olursa olsun birisi
telefon etsin diye bekliyorum..
saat çalsın diye
köpek havlasın diye
kedi miyavlasın diye bekliyorum..
Çiçuu, çiçuu
konuşsana çiçu..
lami, lami miyavlasana nolur..
piki,sesini, sesini çıkar piki..
dışımdaki sesler, bana yaşamakta olduğumu anlatın..
nedir bütün bunlar
benim zavallı deliliklerim;
avunmak için, kurtulmak için..
bu suskunluk, keskin keskin
sivri sivri dişliyor beynimi..
bi ses, bi ses, ne olursa...
sanki açılıvericek kapımda..
(rüzgardan pencere açılır, pencereyi örtmeye gider, o sıra karşı camdakileri görür ve çiçuyu arkaya götürüp dürbün alıp gelip onları izler...)
Tüh kapadılar..
Ne vardı sanki perdeyi örtücek..
Çiçu, çiçuu!
karnın acıkltı mı şekerim?
yani kavga etmek için bahane mi arıyorsun çiçu?
yine neoldu da surat asıyorsun
ne yaptık şimdi?
kim, ben mi?
nezaman komşu evlerini dikizlemişim?
yazıklar olsun sana
benim gibi ciddi bi insana nasıl da yakıştırıyorsun öyle şey..
hadi yine hiç yoktan kavga çıkarma da
güzel güzel yemeğimizi yiyelim..
yeter artık be, sus yahu, iftira etme bana!
Çiçu, şu dudulların da yemini veriyim
sonra biz yemeğe otururuz..
Dudullarım benim..
şu koca dudula bak hele, saçaklı dudul..
Açgözlüler, yeminiz gecikti mi biraz
hemen yavrularınızı yersiniz.
Biliyor musun bigün nolucak çiçu..
bi akşam şu kapıdan içeri girip
bir de bakıcam ki
sen elinde pikinin yemeği
onun karnını doyuruyorsun
buracıkta şaşırıp kalıcam
aaa, çiçu yürüyor diye şaşırıcam..
hiç kımıldamadan, konuşmadan
kapının önünde durup
seni seyredicem arkandan..
sonra laminin de karnını doyurucaksın..
geldiğimden, içeri girdiğimden
burdan seni seyrettiğimden habersiz
yumuşun yemini, suyunu vericeksin..
sonra dudulların suyunu değiştiriceksin..
ben ayaklarımın ucuna basa basa
yavaş yavaş arkana gelip
Hoott! diye bağrıcam
sen korkucaksın..
ay sen misin, ödüm koptu, öyle korktum ki, diceksin..
konuşucaksın bigün çiçu..
Bay beyti, nasılsınız?
hıı, senin demi karnın acıktı?
sıra sende beyti..
hayır, bu havada bahçeye çıkamazsın..
biliyorsun ya, geçen gün,
çocukların elinden zor kurtardım seni..
hadi gel, senin de karnını doyuralım..
Ooo, risami..
az kalsın susuzluktan kuruyucakmışsın..
vah vah..
senin sesin çıkmıyor öbürleri gibi..
ne ötebiliyorsun
ne miyavlıyabiliyorsun
ne de havlıyabiliyorsun..
şu dudullar gibi
aç kalınca, kendi yavrularını da yiyemezsin..
Konuşsana çiçuu,
sende bişey söyle
aç ağzını nolur.....

Ekmek Şarap Sen ve Ben

Ekmek Şarap Sen ve Ben
Birde sabahın dördü Dışarda kar Odamız ılık Gözlerin ılık ılık damlarken boş kadehe Anlattın bana ağzı sarımsak kokan bir çocukla yattığını Aşkı tattığını, karım dediğini ve aldattığını
Kıskandım Gogeni Tahitilim Terlemiş vücudunu silerken Cüzzam mikrobunu ve yaktığı kulübesini Saçların bağlamıştı ellerimi muz kokulum Güneşi doğurmuştu ölü cisim Martı çığlıklarıyla bir sahil kayalığında Nefesin vücudumu yakıyordu yer yer Sam yelim Sahra-i kebirim
Kahrettim her şeye o gün Babanın çarap çanağına, Gogen'e, kadere, sana, bana birde gittiğin arabanın tekerine
Ne diyordum arkadaş.... Diyordum ki ben bu zıkkımı içmek için içerim Ama içerken düşünmem neden içiyorum diye Daha sonra yaparım hayatın felsefesini Sırayla olurum Fatih, Selim, Kanuni Bazen kadın hamamında tellak.... Bazen Cristof Kolomb Napolyon'ken düşünürüm elbede geçen günleri Timur'ken Beyazıt'ı yenişimi.... Bir kere Aristo'nun hocası olmuştum Ona verdiğim dersle gurur duymuştum
Bazen Jan Dark'ı kurtarmak için çalışan bir kahraman Bazen odununu ateşleyen bir cellat olurum Eğer daha da içersem Shaskespare halt etmiş derim karşımda Salyalı dudaklarımdan yayık sesimi dinlerim de İşte Mozart'ın aradığı melodi bu diye gülerim Enayiymiş be Platon... Bir içsinde görsün....Ne felsefesi varmış bu hayatın Anlasın geçmişi kınalı dünyanın kaç bucak olduğunu
Islak kaldırımlarda yürürken acırım Önde yalpa vuran sarhoşun zavallı haline Ukalalık işte derim neme lazım senin Kendine bak; sende bir serserin, bir sarhoş.... Ve yavaş yavaş kaybolur acı kahkalarım Şehrin hizbe sokaklarında Yavaş yavaş kaybolur benliğim.