SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

28 Ağustos 2013 Çarşamba

marina'nın gülü

kelimelerle anlatmak çok güç bu güzelliği
gelip görmeden inanmazsınız ne desem..

18 Ağustos 2013 Pazar

Milta Marina

varlıklı bir ailenin orta boy yatını izliyorum bizim kitapçının terasından,
akşam üstü serin oluyor da, ancak oturulabiliyor,
bi şemsiye alamadık ki gölgelik yapıversin..
yelken direklerinin rüzgarda çıkardığı ses,
tıpkı şantiyeden gelen inşaat sesine beniziyor,
fonda bu ses akarken gözümün önündeki görüntü de kayıda başlıyor;

nispeten çirkin, beyaz seyrek saçlı, bakımsız
ama zengin olduğu koca göbeğinden kolayca anlaşılabilen
bir adam,
yüksek ihtimalle teknenin ve ailenin reisi
denizden çıkmış, duşunu almış, havluyu sırtına atmış
sarkan kısımlarıyla silinerek tekneye girdi,
çok ilginç ayakkabılarını dışarıda çıkardı ???
tekne o zamandan sonra ilgimi çekmeye başladı.
kızı veya kardeşi olduğunu düşündüğüm
taze ve güzel kadının dudaklarından öptü
kamaraya girdi..
bu sırada içeriden iki tane daha kız çıktı gün yüzüne,
bunlar muhakkak kardeş ya da kuzendiler,
çünkü birbirine benziyorlardı..
birisi lise, diğeri üniversite çağlarında
lolita kıvamında kızlara takıldı gözüm bi süre,
liseli olan kumral, düz ve uzun saçlı
buğday tenli, pembe dudaklı
mavi bir eteği ve az önce ayağına geçirdiği
mavi yüksek topuklu ayakkabılarıyla
mankenlere taş çıkartacak seksiliğe kavuşmuş oldu
kendince..
bence çok komik görünüyordu,
bıyık altından güldüm, onlar beni görmese de..
bu arada anne ve diğer kız da ondan eksik kalmıyordu,
sürüp sürüştürüyorlar, takıp takıştırıyorlar
adeta gidecekleri sıradan bir akşam yemeğine
çok önemli bir kişinin verdiği davete katılır gibi
hazırlanıyorlardı..
baba ise, tipik erkeklerin yaptığı gibi
çok sade ve sıradan bi şekilde üzerini değiştirmiş
kızlar hazırlanana kadar volta atmaya çıkıyordu dışarı..
ben kaleye doğru koyu hülyalara dalmışken
bu ailenin akıbeti hakkında diğer bilgilere ulaşamadım
muhtemelen baba reis aldı arabaya ailesini
önce vasatın üstünde bi restoranda sakin bi akşam yemeği
yedirdi,
sonra kızlar babasından izin alıp
teenage'lerin vazgeçilmez mekanlarından
tekilacılar sokağına ya da barlar sokağındaki
klasik rock barlara yahut ta helva, küba, fink gibi
karma sosyokültürlerin bulunduğu mekanlara kaçtılar,
genç karısıyla başbaşa kalan baba ise gecenin devamında
nispeten daha hafif müziklerin çaldığı sahil kıyısı mekanlarında
şarap içerek geçirme kararı aldı,
bu durumdan sıkılan taze kadın
diğer masalardaki genç erkekleri göz hapsine aldı,
sonunda iki masa ötede kesiştiği adamla gözleriyle anlaştı
kocasına çaktırmadan onu sarhoş etti ve götürüp tekneye yatırdı,
ardından arabayla gelip genç adamı aldı
ve en ücra sokaklardaki köhne pansiyonların birine daldı,
bundan sonrası bol petekli baldı..

halikarnas şarapçısı



12 Ağustos 2013 Pazartesi

aşık atışması

Adam her gece sabahın en erken saatlerine kadar kadını düşünüyordu
fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu, ne uyuyabiliyordu ne de unutabiliyordu
allahın cezası bir düşünce kilitlenip kalmıştı beyninde
içse de geçmiyordu, sarsa da geçmiyordu bu saplantı
bu kilidi açabilecek tek anahtar kadının koynundaydı..

Kadın her dakika adamdan gelecek bir işaret bekliyordu,
bütün gün bunun hayalini kuruyordu, kuruntuluydu da
kafasında bir takım eski düşünceler mevcuttu
bu da onun kurgularında yanlış hesaplara neden oluyordu
bu yüzden de hep yanılıyordu, belki bu yanılsamalarında
etrafındaki kişilerin de etkisi vardı,
onun kalbi ve kafası arasına koskocaman bir set çekiyorlar
hatta yıkılması en sağlam duvarlar örüyorlardı,
yazık ki, kadının güçsüz kolları bu duvarı aşabilecek nitelikte değildi
Allah kahretsindi herşeyi, Tanrı belasını versindi kaderin..

yolumuz kısa, her an bitebilir yolculuğumuz,
ama neden kavuşamıyoruz hala?

bekliyorum, gelmiyorsun
günler yine kısalmaya başladı
önümüz kış..

aramadığım yer kalmadı,
girmediğim sokak, çalmadığım kapı
ne gören olmuş seni benden başka
ne de duyan olmuş sesini..

yoksun görünürde ufuk çizgimin
bilmem unuttun mu beni acaba?
belki de başka kadınlar bulmuşsundur kendine
çoktan çoluk çocuğa karışmışsındır..

bir bulaydım seni çiçeğim,
bidaha hiç koparır mıydım?
kıyamazdım susuz bırakmaya bile
koklamadığım gün olmazdı seni..

yalan, hain dünya
olmaz olsun böyle kader
nedir bu çektiği yüreğimin
ey zalim hayat
dur ya da beni de götür
ya da bırakacaksan ardında böyle çaresiz
lütfen öldür..

sakın ha,
bekle beni sevgilim
ömrümün son anına kadar
seni arayacağım
yemin ettim bi kere
kendime söz verdim
ciğerime çektiğim son nefeste
kokun dolacak içime..

11 Ağustos 2013 Pazar

Her Gece Bodrum

Barlar sokağı dar,
Kıvrımlı ve uzun bir yol
Balık istifi insanlar, keşmekeş
Silme kalabalık,
Birinin ayağına basmadan
Ya da
Sürtünmeden ilerlemek güç,
Saat gecenin bilmem kaçı
Kadınlarda deodoranttan ziyade
Yoğun bir güneş kremi kokusu var
Sahilden kalma,
Yabancıların gözleri ebem kuşağı gibi
Bizimkiler de lens mankeni sanki
Her neyse,

Bende bi ayak fetişistliği sendromu
Aldı başını sorma gitsin,
Halhallı dövmeli ince bilekler,
Rengarenk ojeli ince uzun parmaklar
O yüksek topuklarla kırkbeş derecelik pozlar
Oysa narin bacakların anası ağlar,
Yavaştan yukarı doğru kayar gözlerim,
Henüz bronzlaşmış ve
Bitakım pahalı kremlerle parlatılmış
Ağdalı, selülitsiz, kışkırtıcı bacaklar
Tüm çıplaklığıyla şehvet duygusunu uyandırıyor,
Tül inceliğindeki eteklerin altından
İç çamaşırının görünmesine ne demeli peki?
Ya kalçaların yarım ay şeklinde ucunu gösteren
Über mini şortlara takılırsa gözlerin?
Ceplerin torbası bile çıkıyor yandan
Sallanıyor yeni moda ikonu gibi,
Sonra devam ediyor gözler süzmeye
İnce, kıvrımlı, gamzeli belleri,
Tam yuvarlak, iri ve diri göğüsleri,
Aman ablam, yaman ablam
Ne güzeldir o südyensiz
Hop hop aşağı yukarı sallanan
Memeler..

En nihayetinde dudaklar,
Kalın etli, oval, elips
Kırmızı, pembe bal gibi dudaklar,
Öpüşme naraları attıran,
Isırmak isteyip te
İnsana kendi dudağını ısırtan
Çıldırtan dudaklar..
Tüm bu ahengi bozan
Çene üzerine indirilmiş
Güneş gözlükleri de
Nereden çıktı acaba?

Hadi salsa yapmaya gidiyoruz kızlar,
İki üç defadan sonra adımları uydurabilince
Ne güzel de harmoni oluşturduk değil mi?
Dansla enerji toplayıp tekila içmeye de mi gitmeyek,
Bi şişe tekila açtırıp, masaların üzerine mi çıkmayak
Dansçı kızlar, kıvırmalar, kıvrılmalar
Hep beraber sarılmalar, savrulmalar
Ateşler içinde yanmalar, yanılmalar, yansımalar
Bunların hepsi olası şeyler bodrumda
Olaylar çok spontan ve ani gelişir hep
Sabahlara kadar gezmeler, tozmalar, tozutmalar
İyice çığırından çıkıp denize atlamalar, cozutmalar
“Aman sabahlar olmasın”
Dedirtecek kadar eğlence,
Gırla komedi, zevk-ü sefa,

Ya sonra?

sessizlik, ıssızlık
karanlık, karamsarlık
bozguna uğramışlık
kafada karıncalaşma,
ekolu bi cızırtı
yorgun beden
usanmış ama uslanmamış bir gönül
düşünce karmaşası
aşk şamatası
şevkat eksikliği
tatminsizlik
ayarsız ekolaizer
kekremsi mutfak
içi boş şömine
çıtırdayan kapı boncukları
yerde karışmış kablolar
kılıfsız yastık
balkon köşesine kıvrılmaca
sabahın körü
güvercinler, saksağanlar, turnalar
azgın horoz, muhafazakar tavuk
taze yumurta, rafadan
yeni bir güne istemsizce merhaba
günaydın..

8 Ağustos 2013 Perşembe

korsan

Gözler, irili ufaklı, renksiz çakıl taşları gibi ama parlak
Şekilsiz ama estetik, biblo gibi çekici, sevimli
Ufuk çizgisi gibi sürmeler, akşam güneşi gibi ışıldayan göz bebeği
Kirpikler tıpkı günbatımındaki çam ormanı silueti gibi
Kaşlar martı, burun yarım ada ve dudaklar marinadaki bir yat gibi
Suudi bandrollü bir tekne yanaşırken yanına, geniş iskeleli, ihtişamlı sancağı
Altın kaplamalı küpeştesiyle, görgüsüz bir zenginlik sergisi
Ah bir korsan gemisi olsam da alabora etsem onları
Ve konsam bütün ganimetlerin üzerine..

halikarnas şarapçısı