SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

27 Aralık 2009 Pazar

Ciddi Ciddi Bitti

Saatlerce düşünüyorum bir sıkıntı var içimde
Akibeti belirsiz karanlık bir düşteyim
Ellerim soğuyor, içerim titriyor
Kan çekiliyor damarlarımdan ruhum daralıyor..,
Hep aynı melodi şunları söylüyor;

“Hayatı ciddiye alan biri değilim
Neyi ciddiye aldıysam hep sorun oldu
Kendi haline bıraktığım her şey
Su misali aktı yolunu buldu..”

“Ciddi ciddi yazıyordum eskiden
Kimse yazdıklarımı okumuyordu
Şimdi öylesine yazıyorum
Biranda şair, yazar oluyorum..”

“Ciddi ciddi üniversiteyi bişey sanıyordum
Aksatmadan derslere girip çalışıyordum
Fakat 69la sınıfta kalıyordum
Şimdi okula öylesine gidiyorum
76 ortalamayla geçiyorum..”

“Ciddi ciddi tiyatroya başladım
Konservatuarlara sınavlara girdim
Elime yüzüme bulaştırdım
Ne zaman vazgeçtim bu sevdadan
Kendi tiyatromu kurup oyuncu oldum..”

“Ciddi ciddi aşık olurdum eskiden
Kimse bilmeden aşkı yaşardım
Platonik takılırdım kendimce, içimde biyerlere
Aşık olduğum hiç kimse, kendisine aşık olduğumu bilmedi
Çünkü bunu söylemeye yüreğim cesaret edemedi..”

“Onlara şiirler, mektuplar yazardım
Ama veremezdim bitürlü
Bigün gözümü karartıp vermeyi denedim
Çıktım karşısına, uzattım mektubu ona
İnanmazsınız ama tam 15 sayfa
Peki ne oldu sonunda?
Kaçıp gitti elimden yere göğe sığdıramadığım aşk..”

“Şimdi aşktan çekiniyorum, sakınıyorum kendimi
Fakat bu kez inadına aşk koşuyor peşimden..”


“Aşık olduğum hiç kimseyle birlikte olamamıştım
Bu yüzden de ciddi bir ilişki yaşamamıştım
Gönlümce eğlenip, gönlümce yaşarken
Kimse kimseyi sorgulamamıştı
Bende sorumsuzluğa iyice alışmıştım..”


“Hep özenmiştim uzun süren ilişkileri
Hepside güzel görünürdü fakat hepsi ciddi
Ciddi kelimesi içime bi sıkıntı yaratmıştı
Çünkü ciddiye aldığım her şey, istediğim gibi olmamıştı..”

“Nitekim bir aşk yakaladı beni
Gün geçtikçede ciddileşti
Kontrolü kaybetmiştim sevgimden
İşin içine ailelerde girmeye başlayınca
İçimdeki sıkıntı biranda arttı
Sanki içimde bir atom bombası vardı
Patlamaya hazır beklerken
Bir tercih yapmak zorunda kaldım;
Ya bombayı patlatıp yok olucaktım
Ya da bitecekti her şey..
Korktum içimdeki sıkıntıyla yok olmaktan..”

“İşte böyle bu defa
Her şey öylesine başlayıp
Ciddi ciddi bitti..”

ULAŞ TUZAK

22 Aralık 2009 Salı

hayatı otomatiğe bağlamak..

aklıma gelen ilk şeyi yazıyorum bu gece.. belki de kırılmış bir kalple içi buruk bir şekilde ağlıyorum bir başıma kendikendime.. canım sıkılıyor, o da takılıyor kendi halinde ama ne istediğini gizliyor benden..
bir başıma kalınca geceleri, işitiyorum var olmanın acı verici sesini.. sıkıntılar gün yüzüne çıkarak beynimi tırmalıyor ve uyutmuyor yaramaz düşünceler yine..
uyuyamadığım her an dürtülerin sinsice beynimi okladığını hissediyorum.. kanımdaki delilik yayılıyor tüm vücuduma atar damarlarımla, fakat ani bir ürpertiyle çekiliyor toplar damarlarımla bütün cesaretim..
bütün hislerimin bir düş olarak kalması, gerçek hayatı anlamsızlaştırıyor.. beyninde canlanan resimler ne yazık ki fotomontajdan ibaretler..
hergece, yarını düşleyerek uyuyorum.. ama bitürlü yarın, düşlediğim gibi olmuyor ve her yeni gün düşlerimle gerçek arasındaki hata payını çözmekle geçiriyorum.. rahatça yaşamak için artık yarına plan yapmak istemiyorum..
her yapılan plan beraberinde umutlarıda getiriyor.. ve umutlar yok olduğunda hiçbirşey eskisi kadar güzel olmuyor.. umutların sönmesi riskini almamak için umut etmemek gerektiğini öğrendim.. her günü kurtarmak için yaşa ki, bugünden sonraki dünler ve yarınlar kurtarılmış olsunlar otomatik olarak..

ulaş tuzak

20 Aralık 2009 Pazar

Buz Gibi

buz gibiyim şimdi
üstelik kış ayında
birden yağmur yağıyor
içim sıkılıyor yine
gece oluyor buhranlanıyorum
beynimdeki sanrılar uyutmuyor yine
buz gibiyim şimdi
üşüyorum geceleri
üstümde ince bir örtü
yanımda ezik bir yastık
altımda sertçe yatak batıyor
bir sağa, bir sola dönmekten
heryanım ağrıyor
hiddet ve de metanet birarada
şarkı söylüyor kulaklarımda
titriyor içim hala
gözlerimde hafif bir buğulanma
göz kapaklarım yavaşça kapanmakta
sarılıyorum yastığıma
sesizce iç çekerek
buz gibi dalıyorum rüyalarıma..

Ulaş Tuzak

18 Kasım 2009 Çarşamba

orta şekerli aşk

varlığın can sıkıyor
yokluğun acıtıyor
yok mu bunun ortası
yok mu sevgilim?

ulaş tuzak

8 Kasım 2009 Pazar

sakin limanım'a



uzun zamandır ilk kez deniyorum yazmayı
sana olan sevgim artırdı inancımı..
belki başlarda yanlış düşündüm
ama şimdi eminim ki o düşünceden döndüm..

tanımadan sevmek inan çok saçma
ama anlıyor insan tanıdıktan sonra..
ne kadar düşünsen gelmez aklına
ama görünce işler değişiyor biranda..

yorgundum, huysuzdum belki hala öyleyim
ama bilmeni isterim ki şu an seninleyim..
neden böyle oldu bilmem anlamadım
bilseydim zaten mutlu olmazdım..

sevgilim sen benim sakin limanımsın
hayatın azgın dalgalarından sığındığım
şu an huzur doluysam ki sayendedir bu
dalgalar alıp götürsede uzaklara birgün
dönüp demir atacağım yer sen olacaksın..

Ulaş Tuzak

30 Ekim 2009 Cuma

86 Yılda Ne Hale Geldik?

Yıl 1923 aylardan ekim ve günlerden 29.. bir sabah uyanıyoruz ve bağımsızlığımız elimizde.. Artık daha özgür ve huzurluyuz.. Sağol büyük insan Atatürk..
İlk yıllar ne güzeldi, herşey iyiye doğru giden hızlı bir ivmeyle başlamıştı. Devrimler birbiri ardına yapılıyordu ve halkımız gittikçe daha çok modernleşiyor ve zenginleşiyordu. Bir ara dünyanın en hızlı gelişen ülkesi ünvanını ele geçirmiştik taa ki Atamız aramızdan ayrılana kadar..
Ardından hızlı bir yavaşlama sürecine geçildi. Atatürk'ün gizli mektubu, yani vasiyetinde temenni ettiği mareşal Fevzi Çakmak başa geçemedi.
İsmet paşanın kıskançlıkları ve egoları bir yanda, diğer yanda sevrin kuyruk acısını çıkarmak isteyen itilaf devletleri ve bir tarafta da gericilerin anlamsız dünya görüşleri, bu süreci kaçınılmaz kılmıştı.. Daha sonraları Celal Bayar gibi isimlerle tekrardan bir hareketlenme yaşasakta ardından gelen hükümetler ile bir bir duraklama sürecine geçilmişti..
Siyasetteki çıkar çatışmaları; şeriat örgütlenmelerini, terör örgütlerinin oluşmasını ve avrupa-amerika ajanlarının bir bir ülkemize akın etmesini kolaylaştırmıştı. Siyasi rant elde etmek isteyenler, hertürlü sakıncalı kozu kullanmakta çekinmemiş, tereddüt dahi etmemişlerdir. Toplumun bilinçlenmesini sağlayacak ülkenin aydınları idam edilmiş, vatan haini sayılıp sürülmüş, hapsedilmiş, bir şekilde asimile edilip ortadan kaldırılmış ve susuturulmuştur. Bilimsel çalışmalara önem verilmemiş aksine dinsel çalışmalar hep ön planda tutulmuştur. Bu yüzden bütün önemli bilim adamlarımız hep yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır. Aynı şekilde sanat ve edebiyata da önem verilmemiş, cumhuriyetin ilk dönemindeki sanatçıların ürettiği eserler günümüzde üretilememektedir.
Çünkü toplumun bilmesi engelleniyor, çünkü düşünmeyen beyinler, koyun gibi ne verilirse yiyen sürü insanlar olsun isteniyor, çünkü patronların işlerine, siyasi başkanların işlerine bunlar geliyor..
Bu danışıklı dövüşte kaybeden hep halk oluyor.. Ezilen, sömürülen, acı çeken..
86 yılda ne değişti? Sokağa çıkıp insanları bir gözleyin hele.. Herkesin yüzünde bir acı ve endişe var.. Kimse yarın ne olacak bilmiyor? Ülke garanti vermiyor halkına..
Evet 86 yıl önce özgürlüğümüzü elde ettik, özgür ve huzurluyduk.. Ya şimdi, hala öylemiyiz?

16 Ekim 2009 Cuma

beklentiler

beklentiler yıpratır bir aşkı önce
bitmeyen umutlar
dinmeyen ilgi
ve içime sinmeyen sevgi..

Ulaş Tuzak

iki insan (erkek ve dişi)

buluşmak isteyen iki insan biyerde buluşur
görüşmek isteyenler de görüşür
birbirinden hoşlanan iki insan gülüşür
birbirini özleyenler ise araşır
iki insan konuşarak anlaşır..

konuşamazlarsa yazışır iki insan
telefonla mesajlaşır
bi şekilde ulaşırlar birbirlerine..

iki insan düşünerek karışır aşka
önce zorluklarla savaşır bıkmadan
gerekirse kavga eder, tartışır
ama yine de uzlaşır bi şekilde..
zaten iki insana da bu yakışır..

Birbirini seven iki insan
en sonunda sevişir..

Ulaş Tuzak

1 Ekim 2009 Perşembe

Aşkın Gözü Açıldı

Gelişen teknoloji asırlardır kör olan aşkın da gözünü açmayı başardı nihayet..
Eskiden aşkın gözü kördü, evet. Bu görüşe bende katılıyorum.
O zamanlar, güzel bir insanı görür görmez aşık olabiliyorduk.
Günümüzde ise, aşık olamamanın sıkıntısını çekmekte insanlar,
çünkü aşık olmak için artık güzellikten öte birçok vasıf arıyoruz karşı cinste..

Özellikle önce güçlü olmasını istiyoruz ve sonra güvenilir olmasını, üstüne bir de güzel olmasını..
Yaşadığımız çağda, güç demek şüphesiz para demektir. Bunun yanı sıra mevki, makam sahibi olmak ta göz önünde
bulundurulabilir.. Bu elemeyi yaptıktan sonra, güven meselesi karşımıza çıkıyor ki bu elemelerimizin en zor
kısmıdır. Bu özellik biraz zaman aldığı için hemen anlaşılamaz, bu yüzden de bazen kararsız kalmamıza
yol açar genellikle..
Gelelim söz konusu güzelliğe; yani eli yüzü düzgün olsun yeter..
Güvenilir olunca, huyu suyu da iyidir işte deriz zaten..

İşte bunlar bir çatı altında birleşince de sıra geliyor, aşk meselesine..
Bütün bu koşullar sağlandığında ve aşk kendi süzgecinden geçirip tabiri caizse ince eleyip sık dokuduktan sonra
hoşlanma hormonunu yavaş yavaş salgılamaya başlar.
Daha sonraki aşamada endorfin, dopamin ve selatonin hormonlarının
kokteyl halini almasıyla kendimizde o kişiye karşı konulmaz bir istek ve arzu duyarız..
Bu vecd (trans,ekstaz) halinde aşık olduğumuzu söyler dururuz işte..

29 Eylül 2009 Salı

Cinsellik Üzerine

ne bir açlığa benzer bu
ne de susuzluğa
yahut kuş tüyü bir yatakta
geceler süren uykusuzluğa..

vampirlerin susuzluğu gibi
su içmekle geçmez
kandan başka hiçbirşey
bu yokluğu gidermez..

acıkırsan, bir kuru ekmek
susarsan,bikaç yudum su
yorulursan, iki saat uyku
hemen çare olur sana..
lakin öyle bi ihtiyaç bu
heran bela olur sana..

önce okul bitirip
iş sahibi olman gerek,
hele erkek isen bir de
askere gitmen gerek,
sonra bir ev tutup
yuva kurman gerek,
oldu paşam yaş 30 küsür
birde çocuk yapman gerek..

bütün bu ahval ve şerait içinde
sağlıklı, mutlu kalman gerek..

yıllardır okuyoruz
okul bitmiyor..
bitiren arkadaşlar
işe giremiyor..
işe girip çalışanlar
bir eş bulamıyor..
bulup evlenenlerinde
yaşı çoktan geçiyor..

bu yaşa gelene kadar
bizler napalım?
sağlıklı yaşam için
hep oruç mu tutalım?
tamam tutalım da
nezaman bozalım?

aç olan kişi, gözünde yemekleri görür
sabah akşam sürekli kebapları düşünür
parasız ise lokantaların önünde sürünür
bir parça kuru ekmeğe minnettar olur..

susayan kişinin, aklına ilk buzlar gelir
sonra kola, gazoz meyve suları
bira, rakı, viski, votka ister bazıları
bir yudum su içince unutur o hazları..

yorulan kişinin, burnunda tüter yatmak
eve gelince ilk işidir, kendini yatağa atmak
hele şöyle olsa da bir kuş tüyü yatak
lakin bir kanepeye kıvrılıp uyumak bile yeter..

aç değilim,
susuz değilim,
uykusuz da değilim..
fakat nerden geliyor
bu içimdeki eğilim?
birşey istiyor bedenim
ve rahatsızlık veriyor..
fakat toplum da bu konuda
beni huzursuz ediyor..

devletim bana, ne gelecek
ne de iş veriyor..
fakat aklıma binbir türlü
garip düşler giriyor..
iki güzel göz, bir tatlı dudak
bana çok hoş geliyor..
üşüyorum geceleri artık
zaten kış ta geliyor..
sarılıp uyumalıyım birine ama
bu durum herkese yaş geliyor..

Ulaş Tuzak

14 Eylül 2009 Pazartesi

Bir Garip Sonat

Buzdağlarının yamacından,
Baharın sıcaklığıyla eriyen
Bir çığ gibi düştün yüreğime..
Yüreğim karlar altında kaldı..
Hayallerim, o masum beyazlıkların
En derinlerinde saklı artık..

Yüreğimi teşir ettin ve gittin sessizce
Şimdi ısrarla kahrediyorum kendime
Sıradan değil bu bi garip
Bi başka hikaye tam anlamıyla..
Sarsıyordu beynimden bacaklarıma kadar
Titretiyordu zangır zangır..
Hengameli günlerin buğulu yansıması
Mat duvarlarında kayboluyordu öykümün
Göz altlarımı morartmış endişelerin
Soğuk ürpertisini hissediyorum şimdi..

Ey tutkuların fışkırarak yardığı yüreğim,
Zehrini bir seferde yay ki damarlarıma
Uğuştuğunu hissetmeden silsin hafızamı kökünden
Ve yeniden yazılmaya başlansın kaderim..
Sabıkasızca değdir masum dudaklarını
Benim utangaç dudaklarıma
Sebepsizce öp beni hiç duraksamadan
Bıkmadan ve yorulmadan..
Soru sormadan sev beni,
Şüphe etmeden aşkı yaşa..
Bırak kendini aşka benim kolarımda lütfen..

Unutma!
Kalbin asla sana yalan söylemez
Ona karşı koyma..
Beyinlere şeytan girebilir
Ama bir kalbe asla!
7 kez yıldırım çarpsa da
8incide yine kaçma..
bırak çarpsın
bişey olmaz nasılsa..

Sürükleyerek götürüyor hayat,
Enteresan insanların arasına bir çırpıda salıveriyor..
Tanışmakta zorlanmasam da pek
Alışmakta biraz sorun yaşıyorum
Ama dayanırım ben bu garipliğe
Sonunda sevişmek varsa elbet..
Kısmet işte herşey, biraz sabret
Düşünerek paralama kendini..
Yıldırım gibidir, bazı tesadüfler
Bütün mümkün sonuçları
Tersine çevirebilir de bazen..

Saçmalıktır herşeyi bir nedene bağlamak
Nedensizce yaşamak varken hayatı..
Sorgulamasak ne güzel olurdu
Birbirimizden kaçak bakışlarımızı..
Garipsiyorum göz göze geldiğimiz her an
İçimdeki titreyişin sebebini merak etmeni.
Keşke herşeyin bir sınırlandırıcısı olmasa diye düşünürken
Bir yandan da saklı hislerimi
Günyüzüne çıkarsam mı acaba diyorum..
Tam vericek iken zehrimi dudaklarına
İradem donduruyor biranda
Beynimle kalbim arasındaki iletken sıvıyı..

Gözbebeklerindeki umutsuz bakışlar
Çıkmaz sokaklarına sürüklüyordu beni yavaş yavaş
Derinlemesine yokoluş böyle başlıyordu bedenimde..
Aşıkları serinleten rüzgarlar, içimi buz gibi donduruyordu..

Ulaş Tuzak

24 Temmuz 2009 Cuma

benim olmalı




bu gece benim olmalı
bu karanlıklar,
bu sis,
bu pus benim..
yarın yaşanıcaklar için yaşamalıyım
yaşama tutunmalıyım bu gece..
ve kendimi inandırmalıyım
gitmeden önce..

bu günah benim olmalı
bu nefret,
bu şehvet benim..
hayallerimin peşinden koşmalıyım
onlara yaklaşmalıyım iyice..
ve mutlu olmalıyım
geri dönmeden önce..

bu saçmalıklar benim olmalı
bu karamsarlık,
bu duygusallık..
uzaklara doğru savrulmalıyım
eskilerden arınmalıyım bence..
ve kurtulmalıyım şüphelerimden
seni sevmeden önce..


Ulaş Tuzak

24 Mayıs 2009 Pazar

Haykırış

Ey ıssızlığın gölgesine saklanmış karamsar adam,
Ey yüreğindeki sessizliği bozamayan,
Ey beynindeki zincirleri kırıp ta
Koynundaki acıya katlanamayan adam,
Söyle!
Neden yalnızsın böyle?
Kafandaki cevapsız sorularla uğraşmaktan bıkmadın mı?
Sıkılmadın mı kendikendine bu oyunu oynamaktan?
Yada korkmuyor musun hala tek başına, ne bu cesaret?
Hayatı paylaşarak yaşamak gerek,
Sen yorulmadın mı bi başına kaldırmaya bütün dertleri?
Pekala..
Bir karar ver artık
Zaman tükendi..
Kıyametin eşiğine gelmişiz
Ramak kalmış güneşin batışına..
Haberimiz yok..
Gece oluyor yine hatırlatayım dedim
Bak bu son haykırışım sana
Aklını başına topla!
Gidiyorum birazdan
Kalıcaksın yine yalnız başına..

Ey aklı çok olup ta kullanamayan adam
Bu gece son ver bu gidişe
Ve yarın mutlu bi şekilde git işine..
Etrafında birsürü güzellik var
Görürsün, görmek istersen eğer
Bak, iyice bak..
Epeyce yaklaştın sanırım
Dokunacaksın birazdan
Hissetmiyor musun sıcaklığını
Fazla uzağa gitmiş olamaz
Buralarda biyerde
Elini uzatsan tutacaksın
Ama birazcık çaba göster ne olur
Yoksa hep böyle kalıcaksın..

Ey düşünmekten uyuyamayan düşünceli adam,
Sınırlarını daralt biraz düşüncelerinin
Mahfedeceksin, yazıkedeceksin kendine
Sonra iki damla gözyaşı için
Boğazına düğümleneceksin yine..
Biliyorum artık
Seni iyice tanıyorum
Çok zor bu durumda yaşamak
Fakat yardım etmek istiyorum
Dinle beni bu gece
Kurtar kendini lütfen
İnan herşey çok basit hayatta
Zorlaştıran sensin..
Biraz çaba göster sadece
Herşey birdenbire çözülecektir
Keşke daha önce deneseydim diyeceksin..

Ey duygularını sergilemekten çekinen utangaç adam,
Utanmadan söyle
Haykır dünyaya hissettiklerini..
Bırak yansın cümle alem sözlerinden
Bırak kahrolsunlar, ağlasınlar
Bırak çekip gitsinler istemezlerse..
Sen biran evvel söyle
Kader kapısını kapatmadan
Bırak kalsın kalanlar geride
Görmezlerse yitip gidenleri..

Ey yüreğine gömülmüş çıkamayan adam,
Saçmalama daha fazla da
Yok et içindeki bu anlamsız kasveti
An, bocalama anı değil
Saklanıp ağlama anı hiç değil..
Dur da dinle beni
Bak göreceksin elbet
Herşey düzelecek..

Ey aşktan gözü kör olan dengesiz adam,
Bitsin sürgün yaşantın artık
Sen de özgürce yaşa korkmadan
Özgürce uç semalarda zümrütü anka gibi..
Ama hiçbizaman sapma
Gerçekle hayal arasındaki ince çizgiden..
Her iki tarafta çok tehlikeli çünkü
Bir ip cambazı gibi olmalısın
Aşkla kalabilmek için her daim..

Ey uzun zaman sonra kendine bakıp haykıran adam,
Sözlerinde biraz ince hesaplar var sanırım
Ya tutarsa diye gitme bu sefer
Ya tutmazsa diye yap hesaplarını..
Hep felsefeyle, psikolojiyle bir yere kadar
Asıl ideoloji yüreğinin tam ortasında yatıyor
Keşfettiğin zaman anlayacaksın
Onu dinlemeye başladığında ise
Kendi mesihin olacaksın..

ULAŞ TUZAK

10 Mayıs 2009 Pazar

BAŞKASINA AİT

Bir başkasına ait o
Asla benim olmayacak
Ve bunu bile bile yaşamak
İnan ki zor olacak..

Hayal ve gerçek arasındaki gelgitlerim
Acaba ne zaman son bulacak?
Bu amansız haykırışlarımı
Kimbilir kimler duyacak?

Beni şair eden yüreğimdeki sensin
Bir gün bu yürek seni de unutacak
Yazılan diğer şiirlerim gibi
Bu da mazide kaybolucak..

Ulaş Tuzak

26 Nisan 2009 Pazar

Kalpazan Gönüller

Son defasında yine karalamak istedim seni
İçimdeki boşluktan fırsat bulup..
Önemsiz olduğunu biliyorum
Ama gerekli olacağını düşündüm..
Enazından aradan geçen bunca zamanın
Bende ne gibi değişimler yarattığını görebilirsin..

Israr etmiyorum artık uslandım..
Hayır, sen benim değildin zaten biliyordum bunu
Ama ben kendimi senin sanmıştın o zamanlar..

Hayalperest bir çocuğun maceraperest davranışları
Kendini zafer kazanmış bir kumandan ilan etmişti..
Ve karar vermişti kime emanet edeceğini bağımsızlığını..
Ama düşünememişti vatan topraklarının
Bir işgal sonucu yok olacağını..
Terkedip gittiğinde ise masa başında düşman
Hiçbir önemi kalmamıştı sadakatin..
Beynine bir şarapnel parçası saplanmıştı
Fakat o yaşamaya devam etmişti..

Çünkü küçüktü,
Farkında değildi hayatının..
Belki de hayatı o kadardı, o bilmiyordu..
Dar bir çerçevenin içine tıkılıp kalmıştı..
Ordan izledi belli bir yaşa kadar dünyayı..
Tesadüfen de olsa çıkınca o küçücük yerden
Gözlerinin bir bir algılamaya başladığını farketti
Etrafındaki amansız kıpırdanmaları..
Ufuk çizgisinin günden güne genişlemesiyle
Davranışlarında da köklü bir değişimin sözkonusu olduğunu
Sana göstermek istedi.
Eskisi gibi değildi artık
Buna kesinlikle emindi..
Ama bulamadı seni
Çoktan kaybolmuştun ortalıktan..
Yok olmuştun..
Sanki yer yarılmış ta içine girmiştin
Anlamadı..
Kimseye anlatamadı..

Kor bir ateş saklıyordu koynunda
Üflesen yeniden alevlenicek gibiydi
Oysa ne bi üfleyen oldu
Ne de bi rüzgar esti..

Dün onunlaydın oysa,
Bugün başkasıyla,
Yarın kiminle olucaksın allah bilir..
Hep düşüp kalkıcak mısın böyle bir yerlerde?.
Durup düşünmüyorsun nihayetini onun kadar..
Neden acaba bu savrukluğun, boşvermişliğin?
Sebebini merak etmiyor musun hiç?
Bence senin büyük aşk sanrıların
Kalpazan gönüllerden ibaret..

ULAŞ TUZAK

22 Mart 2009 Pazar

Gecenin İçinden



Saatler geçiyor olsada,
Gecenin içinden akması kadar
Sert bir anı yoktur zamanın..
Geceler zamanı kendisine hapseder öyle yavaşlatır,
Duyguları mahkum eder öyle yoğunlaştırır ki;
Eğer gece ruh haliniz iyi ise daha iyi
Kötüyse daha kötü hissettirir size.
Çünkü duyguları derinden yaşarsınız geceleri..

Ulaş Tuzak

21 Mart 2009 Cumartesi

Aşka Gelme



Bil ki sevmiyorum seni artık gelme
Tükettin kalemimin mürekkebini gelme..

Yarattığın buz dağlarını yıkmana gerek yok
Erimez gönlümdeki bu buzlar artık gelme..

Kırılmış gönül eskisi gibi olmaz, bilmiyor musun?
İzlerini silmeye niyet edip sakın ha gelme..

Rüzgarlar alıp götürsün seni daha da uzaklara
Ben görmek istemiyorum seni, inat edip te gelme..

Sınırlarını ihlal ettin aşkın, mülteci oldun sende
Anayurdundan kaçarak umut edip gelme..

Sonsuzluğun telaşı sarmışsa bedeni, kimse sınır koyamaz
Sınırlarını aşmış yüreğin bikere, yeniden sınır koymaya gelme..

Yarınların şevkatli kolları ısıtır beni, sığınırım yarınlara
İçer içer şarabımı yazarım, yazılarıma nokta olmaya gelme..

Ebediyete kadar yolum var benim, yolumu iyi bilirim
Bedenimi gömerim yine devam ederim, beni yoldan çıkarmaya gelme..

Dağılıyor düşüncelerim artık başka beyinlere doğru
Birine değer nasılsa, anlar o beni, sana gerek yok gelme..

Bir tek semazen dönmezse etrafımda aşkın şarabıyla
Ben ölmüşüm demektir ki boşuna zahmet edip dönmeye gelme..

Ulaş Tuzak

16 Mart 2009 Pazartesi

Doğum Günüm (16 Mart)

Doğum günüm bugün benim..
Sevinsem mi, üzülsem mi ?
Vallahi bilemedim..

Bir etrafıma baktım, bir kendime
Dedim niye yahu, niye?
Ben niye doğdum?
Cevapsız bir soruyla yaşıyordum çünkü,
Anahtarı kaybolmuş kilitli bir sandık gibi..
İçinde ne var diye düşünürken ben
Geçip gidiyor ömür gözlerimin önünden..
Ya bi nedeni varsa gerçekten?
Asla bilemem ki birgün ölmeden..
Ama anlamı yok sandıktaki ganimetlerin
Sen öldükten sonra ortaya çıkmasında..
Cevabını aramıyorum bu sorunun
Sadece yakıştırıyorum kendi kendime..
Bana güzel gelen nedenleri
Sıralıyorum ardı ardına..

Ben doğdum çünkü;
Soyumu devam ettirmek için..
Ben doğdum çünkü;
Susadığımda suyumu içebilmek,
Acıktığımda yemeğimi yiyebilmek için..
Ben doğdum çünkü;
Oyunumu oynayabilmek için arkadaşlarımla..
Ben doğdum çünkü;
Okuyabilmek, yazabilmek için..
Herşeyin farkında olabilmek için..
Ben doğdum çünkü;
Paylaşabilmek için sahip olduklarımı..
Doğdum çünkü;
Sevmek, aşık olmak için..
Menfaatsizce sevişebilmek için..
Evet doğdum ama;
Yaşayabilmek için özgürce..

Şimdi özgür müyüm?
Vallahi bilemedim..

14 Mart 2009 Cumartesi

Tiyatro Neden Güzeldir?

Önce güzeli tanımlayalım.. Güzel nedir?
Güzel izafi bir olgudur, güzellik bakanın gözündedir. Güzel ile ilgili yorumları ortaya çıkaran etmenlerin büyük bir kısmı insanlarda olduğu halde, insanlar bu yetkinliklerini nesnelere yönlendirirler ve güzeli yaratan özellikler sanki o nesnenin özelliğiymiş gibi farzederler. Bu da doğal olarak güzelin göreceliliğine yol açar.
Güzelin yarattığı haz, hayal gücümüz ile düşünme gücümüzün uyuşmasından oluşur.
Güzellik; bi varolana, tutuma ya da davranışa, onun hoşluğunun yansıtılması demektir.Hiçbirşey varolarak güzel değildir.Bu düşüncenin ona yansıtılması onu güzel yapar.
Bugün herhangi birşeyi güzel sayabilmek için öncelikle ilgilendiği kişide bir haz uyandırması gerekir. Daha sonra bizde bir estetik kaygı yaratması ve bize bir iletide bulunması gerekir.

Buradan hareket edersek, Tiyatro neden güzeldir sorusuna daha kolay sebepler bulabiliriz..
Peki neden güzeldir Tiyatro?
Tiyatro öncelikle, tiyatro yapmaya başlayan insanlar için bir eğlence aracıdır.. Bir sosyal ortamdır tiyatro. Daha sonraları, oyuncu adayları kendi gelişimlerinin farkına vardığı andan itibaren tiyatroyu sahiplenmeye başlar. Hele bir de, sahnede seyirci önüne çıktığı zaman ve o alkışı aldığı zaman kişisel saygınlık konusunda kendini ispatlama tutumuna girer ve bu andan itibaren tiyatro, onlar için psikolojik bir ihtiyaç haline gelir. Vücut için uğuşturucu etkisi yapar. Bu yüzden, uğuşturucuda olduğu gibi, vücudumuzda hoş etkiler bırakan bir olguyu tekrar yaşamak için tiyatro güzel gelir bize. (tiyatrocular açısından söylüyorum)
Seyirci açısından bakarsak tiyatro, televizyondan daha gerçektir, samimidir, estetiktir, güçlüdür. Bu güç te, algıda iyiye işarettir. Tiyatro.. bu yüzden güzeldir..
Tiyatro yön verir, hayatın görülmeyen, bilinmeyen, belki de farkedilmeyen basit yönlerini bize gösterir ve ders almamızı sağlar. Bizi uyarır. Bu yüzden de güzeldir.
Tiyatro, bir ülkenin, bir bölgenin ve o yörede yaşayan halkın kültürünü yansıtır. Bu da bir güzelliktir..
Tiyatro, bir yaşam tarzıdır. Yaşama tutunma aracıdır belki de.. En güzeli de budur bence..

22 Şubat 2009 Pazar

kendikendine




ne kendim anlayabilirdim kendimi
ne de kendimi anlayabilirdi bi başka biri
birden sen çıktın anladın beni
sonra anlamamazlığa vurdun kendini..

kendini kendinden başka kimse sevmezdi
kendini bende görüp sevişmeden önce,
kendini benden çıkarıp, yine sevdin kendini
kendikendine ettin ne ettiysen..

ben kendim gibi sandım seni
kendim gibi sevdim bilesin..
sen kendini ne sanırdın bilmem ama
sen kendikendini rencide ettin..

kendikendime soruyorum şimdi
kendim cevaplıyorum
meğer sorun kendimmişim
şimdi anlıyorum..

24 Ocak 2009 Cumartesi

İzmir'de Tiyatroculara Destek Kampanyası



İzmir'de tiyatro üretimi yapmaya çalışan bir tiyatrocu olarak bir kampanya başlatmak istiyorum. Bunun adını 'İzmir Tiyatrocularına Destek Kampanyası' koydum. Ya da adı her ne olursa olsun, tiyatro adına bir hareket başlattım, bu dayanışmaya katılıp bize destek vermenizi istiyorum.. Ben izmir'de yaşıyorum ve tiyatromu da burda yapacağım..
İzmir'de amatör ya da profesyonel olarak tiyatro ile ilgilenen herkes, bir gün ortada yapayalnız kalıyor. Çünkü tiyatro yapmak için sığınacakları bir çatıları yok. Şanslı olanlar kendi yerlerini oluşturabiliyorlar, hatta adamı olanlar devletten ödenek bile alabiliyorlar.. Ancak çok iyi olup ta başını sokabilecek biyer bulamayan ve aşık olduğu bu mesleği yapamayan çok sayıda tiyatro emekçisi var bu şehirde.
Akademik bir geçmişe sahip olanlar ise hemen İstanbul'a kaçıyorlar sanki orda yeterince tiyatrocu yokmuş gibi.. Ki zaten akademik eğitim almak isteyen de alamıyor ya.. Güzel sanatlar fakültelerinden sadece Dokuz Eylül'de tiyatro bölümü var, o da içler acısı bir halde. Neden mi? Her yıl 8-10 kişinin alındığı bu okula girenlerin de nasıl girdikleri belli zaten, anlatmaya gerek yok. Bunlar zaten okula girmeseler de bir şekilde İstanbul'da, orda burda tanıdık çevresi olan kişiler. Birşekilde biryere tutunabilirler nasılsa.
Ya bu işe yıllarını vermiş olanlar? Yılarca kendi başlarına birşeyler yapmaya çalışanlar? Onlar için neden birşey yapılmıyor? Neden onlara sahip çıkılmıyor? Bu şehir de onlar için bir yer açmak çok mu zor? Neden bu sanatçılar değerlendirilmiyor anlamıyorum, soruyorum??
Mesela Türkiye'nin 3. büyük şehri olan İzmir'de neden bir Şehir Tiyatrosu yok? Sürekli bir yerlere sanat merkezleri açılıyor gözleri boyamak için. Sanat'ı destekliyorlarmış.. Her seçim öncesi sanatı desteklemeyen belediye var mı ki? En son Güzelyalı'da Adnan Saygun Sanat Merkezi açıldı. İstanbul Modern'den etkilenmişler.. Kimbilir kaç milyon liralar harcanmıştır?? Peki gerek var mıydı böyle bir yapıya, tartışılır.. Oraya ayrılan bütçe ile kurulamaz mıydı şehir tiyatrosu? Şimdi o sanat merkezinde neler yapılacak? Sanki hergün İstanbul Modern'deki gibi etkinlikler, bienaller mi olacak? Pek sanmıyorum.. Kimileri diyor ki, Devlet Tiyatrosu var, yetmez mi? Yetmez.. Hatta devlet tiyatrosu hiç bir işe yaramaz bence.. Bedava yapsalar oyunları yine gidilmez.. Çünkü, her devlet dairesindeki gibi orası da köhneleşmiş. Yönetmeninden oyuncularına kadar herkes devlet memuru gibi çalışmakta, salla başını al maaşını.. Ben maaşlı tiyatrocu istemiyorum! Tiyatrocuya destek verin, o kendi parasını bir şekilde kazanır. Tiyatrocuya yer verin, tiyatrocuya ilgi gösterin, tiyatrocuyu alkışlayın.. İnanın tiytroları para değil, sevgi yaşatır..
Euterpe Sanat Topluluğu olarak, İzmir'de bütün zorluklara karşı birşeyler yapmaya, bir akım yaratmaya çalışıyoruz. En son Alsancak'ta kirasını ödeyemediğimizden dolayı sahnemizi kapatmak zorunda kaldık. Özel bir tiyatro olarak bu işi yapmamız çok zor. Biz bu ülkenin vatandaşı ve İzmir'in halkı olarak kendimize ve bizim gibi olan tüm tiyatrocu kardeşlerimize bir destek istiyoruz.
İzmir'de tiyatro yapmaya çalışan herkes adına ilgili merciilere (Yerel ve Ulusal Basına, Büyük Şehir Belediyesine, İlçe Belediyelerine, Partilere, Derneklere, Klüplere, Odalara vs.) sesleniyorum; Lütfen İzmir'deki tiyatro hareketlerini takip edin! Onlara sahip çıkın! Destek verin!