SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

11 Ağustos 2015 Salı

Sımsıkı sıkıntı

O kadar sıkılıyorum ki,


Ne dünyadaki bütün meyveler sıkılsa bu kadar yaş dökülür içinden
Ne bütün silahlar sıkılsa patlar böyle gümleyerek
Ne tüm yalanlar sıkılsa bi tarafından gayriihtiyari
Gösteremez gerçeğin en yakıcı zehrini gönlünün gölgesine

O kadar sıkılıyorum ki,
Nerde çözüleceğim
Nasıl gevşeyeceğim, bilmiyorum..


Halikarnas Şarapçısı

9 Ağustos 2015 Pazar

Üstünlük

El elden üstündür
Veren el alan elden üstün
Veren kadın alan kadından üstün
Alan razı veren razı ise
Bu ne üstünlüktür..?

Halikarnas Şarapçısı

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Bir yığın düşengeçlik

Adam bi şey söyleyemedi, hemen yanıbaşına oturdu. Bacağının bir altına bir üstüne giden eline bakakaldı. Gözlerini ondan ayıramıyor, kımıldayamıyordu. Yalnız bakışı, kadının eliyle bir aşağı bir sağa bir sola gidip geliyordu. Içinde gittikçe kabaran bir şey vardı. Kani damarlarinda dört dönüyor, yerinde duramıyordu. Darağacında ya da son haddine varan bir zevk içindeki insanlar gibi yavaş yavaş ve derin derin nefes alıyordu. Hiçbir şey seyretmeye, hiçbir şey yapmaya gücü yoktu. Kadın zaman zaman ona bir bakıyor, yüzünden düşüncesini anlıyordu: “Ne kadar seviyor beni! Ne kadar seviyor! Ayaklarının ucunda serili erkeğe gururla bakıyor, gücüne hayran oluyordu. Nükteli sözlerin, gülümsemelerin, leylak dallarının zamanı çoktan geçmişti. Aşk ciddileşmiş, ağırlaşmiş, bir çeşit ödev haline gelmişti. Birbirleri üzerinde hakları vardı artık. Gizli kapaklı yanları kalmamıştı. Anlaşmazlıklar, kuşkular gittikçe azalıyor ya da daha açık, daha kesin sorulara yol açıyordu. Kadın hâlâ adamın boşu boşuna geçirdiği yıllar için onunla hafiften alay ediyordu. Ona başkasından daha etkili olarak düşüncesini söylemiş, uyuşukluğunu yüzüne vurmuştu. Onunla senli benli olmaya başladıkça alayı bırakarak hayatına istediği şekli zorla vermeye başlamıştı. Ona insan hayatının amacını ve sorumluluklarını apaçık söylemiş, çalışmanın lüzumunu anlatmişti. Kafasını bir an boş bırakmıyor, bazen onu iyi bildiği bir meselede tartışmaya sürüklüyor, bazen de kendi başına anlamadığı bir şeyi sorup cevap istiyordu. Adam da onun gözünde zor duruma düşmemek için kafa patlatıyor veya pek öyle kahramanca kesilip atılamayacak bir düğümü çözmesine yardımcı olmaya çalışıyordu.

Kadın bütün kadın oyunlarini bir anne şefkatiyle yapıyordu, kendini beğendirmeye çalisan adam tutku doluydu. Fakat en çok yaptığı şey, kadının ayakları dibine oturmak, elini kalbine koyup sesini dinlemek ve hayran bakışlarını ona dikmekti. Kadın bu bakışlardan hoşlanır, Ne derin sevgi! diye övünürdü; çok iyi tanımaya başladığı adamın ruhunda en küçük bir gevşeme, bir uyuşma gördü mü hemen sitemlere başlardı. Bu sitemlere zaman zaman acı bir yeis, bir hata etmiş olma korkusu da karışırdı. Arada bir adam tam esneyecekken kadınin şaşkin bakişiyla karşılaşır ve hemen eliyle ağzini kapardi. Yüzündeki en ufak uyku belirtisi kadının gözünden kaçmazdı. Ona her zaman sadece ne yaptığını değil, ne yapacağını da söylemek zorunda kalirdi. Adamı asıl korkutan, sitem işitmekten çok kendi sıkıntısının ona da geçmesi, soğuk ve kayıtsız davranmasi tehlikesiydi. Içine bu korku girince hemen kendini toplar harekete geçerdi; o zaman araya giren gölgeler dağılır, içlerinde doğmaya başlamış olan sevgi tekrar ışıklanır güçlenirdi. Fakat bu didinmeler aşkın sihir çevresinden öteye geçmiyordu. Adamın bütün yaptığı eski halini değiştirmekten ibaret kalıyordu. Uyumuyor, kitap okuyor, tırla mektuplar yaziyor, yol yürüyor, arabalara biniyordu. gelecekte ne olacağı, hayatının nereye varacağı hala belli değildi. Adam yemekten sonra gözlerini kapamamaya çalışarak düşünüyordu..

Halikarnas Şarapçısı