SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

29 Aralık 2014 Pazartesi

ikibinonbeş - 2015

iki
bin
on
dört
gibi
sen
de
gelip
geçicen
ey
iki
bin
on
beş
hey
on
beşli
on
beşli
tokat
yolları
taşlı
ulaş
veda
ediyor
kızların
gözü
yaşlı
çanakkale
geçilmez
İstanbul
yol
geçen
hanı
İzmir
2011
Bodrum
2012
Ankara
2013
Çeşme
2014
İstanbul
2015
hadi
bakalım
hayırlı
işler
ilginç
farklı
heyecanlı
meçhul
seneler

19 Aralık 2014 Cuma

Sanrı Aşkına

Annem ve babam, sadece bi çocuk daha istediler
sırf abim yalnız büyümesin diye,
gerçi annem daha sonra aldırmayı düşünmüş beni
ama geç kalmış..
o zaman başlamış şansımın yaver gitmeyişi
nihayet,
dünyaya hiç değer vermeyecek olan beni
dünyaya getirmişler..
bu olacaklardan habersiz büyüttüler beni
normal bi çocuk olacağımı düşündüler hep
okulumu bitirip ileride herkes gibi
bi meslek sahibi olacağımı sandılar,
umutlarıyla gururlandılar..
oysa hiç bizaman,
aksi bi şeytanın ellerinde büyüdüğümü bilmediler.
onların suçu değil bu tabi,
benim onlara üzüntü çektirmem de vicdani bi hak değil
işte bu yüzden onlardan ayrı yaşamaya
bir daha hiç görmemeye karar verdim
dönüştüğüm bu yeni nesil gregor samsa'yı görmesinler
görüp de kahrolmasınlar diye..
bundan böyle kafalarında ideal beni yaratırlar
birileri çocuklarını sorduğunda
en azından kendi istedikleri cevabı verebilirlerdi..
her zaman ilk günahı işleyip tabuları yıkanlar
en büyük cezalara çarptırılırlardı
daha sonraki suçlular da bu günahın sefasını sürerler..
aslında ben,
umutsuz, çaresiz, hayalleri çalınmış
yalnız bırakılmış, çürümeye terkedilmiş, yıldırılmış
korkutulmuş, bastırılmış, törpülenmiş, içi boşaltılmış
unutulmuş, küstürülmüş, kıstırılmış
beyni kirli bırakılmış
kanadı kırık, yüreği yıkık, bedeni çiğnenmiş
omurgası küflenmiş, eklemleri paslanmış
geleceği puslanmış, zamanı durdurulmuş
emeği harcanmış, sevdası parçalanmış
gemileri yakılmış, karadenizde tekneleri batırılmış
ocağı kundaklanmış, kucağı yağmalanmış
fikirleri çöpe atılmış, planları umursanmamış
hayatına kastedilmiş, yazdıkları silinmiş
söylediklerinin üzerine kapkalın bir çizgi çekilmiş
namlu kafasına doğru tutulmuş ama yüreğine sıkılmış
yine de ölmeyip can çekişmeye başlamış
zehirlense daha iyi olurmuş aslında
uyutulsa, avutulsa, mumyalansa..
işte böyle böyle berbat, rezalet, hezimet
perperişan bir halde
Tanrıdan gelicek ufacık bir işarete bel bağlayan
yatalak halde yine de
şeytanın yazdığı yasak kitapları okumaya çalışan
günahı kendi boynuna olan
cehenneme doğru yelken açmış
işgüzar meleğe, mefistoya yol arkadaşı olan
bir insan siluetiyim..
neler görüyorum kafamın içinde bi bilsen
hangi develeri hendekten atlatıyorum tavşan gibi
ne bizon sürülerini geçiriyorum karşıya
nehri bulandırarak..
zihnimdeki hafif çınıltı şelale gibi gürlüyor
yanaklarımda gelişigüzel kırmızı damarlar belirmiş
gözlerim tavana dikiliyken
kulak memelerim yanıyor yine..
koyu karanlık bir yolda yürüyorum
bastığım yerler vıcık vıcık çamur
ve bir bataklık çıkıyor karşıma
kenarları kara çaltı dikenleriyle kaplı
neresinden tutunsam elime batıyor
elimi kurtarsam kolumu,
kolumu kurtarsam sırtımı
sırtımı çeksem paçalarımdan kapıyor
ya delik deşik olucam ya da balçığa batıcam
başka bi çıkışı yok bu yolun
hadi ver kararını bakalım..
bi şekilde çıksam burdan
yüreğim saplanıp kalıyor
nereye gitsem
peşimde kan davalı düşünceler
atlı gibi kovalıyor
kaçmak sürgüne doğru her gece
yoruluyorum..
yüreğim gelse benle keşke
düşünceler kalsa orda
dikenlere takılıp
çamurun en dibine batsa
yer yarılsa, içine düşse, kaybolsa hepsi..
sonrası bir hiç, koskocaman hem de
huzur verici bir boşlık kafamın içinde
sadece çınlamasız bir zihin sesi
ve karın boşluğumdan verdiğim nefes
bronşlarımı okşarkenki o güzel heves
gevşemiş mide kaslarından çıkan ses
yıllar sonra ilk defa bi bebek gibi
derin bi uykuya daldıracak ninni gibi
masal gibi..
mis gibi..

Ulaş Tuzak