SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

14 Ocak 2018 Pazar

Kim Bu ADAM?

Adam unutulmak istemiyordu, kadın bunu çok net görebiliyordu. Belliydi, sevilmek istiyordu ama kim tarafından ya da kimler tarafından? Bir ordu mu kurmak istiyordu, kırgın sancılı aşk kadınlarından? Kimden neyin öcünü alıyordu? Sahi kimdi bu adam? Benim aradığım aşkı anlatan, aşklarımızın buluşacağını zannettiğim adam mıydı? yoksa bakarken karşısına, aslında gözünün önündeki hülyasına bakan, senin de boşluğa baktığını anladığın adam mıydı? Böylesine dolu bir aşka kayıtsız kalmakta kendisini zorunlu hisseden adam mıydı? Çılgın ve önder mücadelesi vermeye çalışan senin de en çok kendini bu yönde benzettiğin adam mıydı? Yoksa adam aşka gerçekten saygılı ve bu aşkın kadını üzeceği için ondan kaçan adam mıydı? Peki ya ‘iki cümle’ diye yalvaran kadının karşısında kayıtsız kalabilecek kadar vicdansız adam kimdi ..? kadından kaçarken ya da kadını kendisinden uzaklaştırırken, onu umursadığı için mi yoksa umursamadığı için mi yapan adamdı? Kadını, aşkı ile nefreti arasına sıkıştırmış, adamın yaşadığı bölgeden uzağa bikaç günlüğüne bile gidemeyen bedenini, bulunduğu ülkeden çok çok uzaktaki bi ülkede yaşamak üzere imza attıran adam mıydı? Kadın bu labirentte adamın hangi adam olduğunu anlayamıyordu ve ne kadar uğraşsa da adamı bulamıyordu. Adam haklıydı, kadın adamı tanımıyordu. Peki ya adam kadını tanıyor muydu?
Kadın, insan en güzel yüreğiyle görür demişti. Gözler doğruyu göremez. Adam gözlerde ben piçim diyordu ama kadın adamın yüreğini biliyordu, arkasına bakmadan kaçtığı yüreğini biliyordu. Kadının yüreği, adamı eski masallardan tanıyordu.
Yine senin ışığının altındayım, Eyyy ‘O Adam’.. ben burada yazıyorum ve karartıyorum sabahları. Yine burada aydınlatıyorum geceleri, burada sövüyorum senin gelmişine geçmişine. Sonra burada en acı ağıtları yakıyorum, burada atıyorum en adi kahkahalarımı.. vesselam buralar bizden sorulur. Senden, benden, ikimizin de gelmişinden geçmişinden..
Artık her şey bitmişti.. adam bu hikayenin nerede başladığını, nerede bittiğini bilmiyordu. Çünkü adam bütün hikayelerini kendisi yazar, kendisi oynardı. Başkalarının hikayesi ona dokunamazdı, o asla bunu yaptırmazdı. Kadın, hem adam için, erdirdiği onuru için bu hikayeyi bitirmek istiyordu ama adam hala vardı ve kadının bunu yapabilecek gücü yoktu.
Kadın her gün adamı yaşadı, her gece adama yazdı, hecelerden yollar yaptı yasaklı yollara. Ne yapsa, adam bi kulp taktı buna, hep ters şeyler söyledi, kadının aşkıyla dalga geçti, alay etti, sandı kadın ve her seferinde çok derinden acılar hissetti, kırıldı, ağladı. Yanağından süzülen yaşlar oluk oluk akarken yastığına yine de bir damla sitem etmedi adama. Bunlar yaşanması gerekiyormuş diye teselli etmeye çalıştı kendini.
Kadın, aşkın bir fısıltısına hasretti. Adamın yürüyüşünden gelecek olan bir esinti, kadını olduğu yerden kilometrelerce uzağa fırlatacak bir fırtınaydı. Bu değişmiyordu, hiç bi duyarsızlık duygusuzluk vurdum duymazlık aşağılama ezme bu durumu değiştiremiyordu. Kadın bütün duygularını asmıştı küflenmiş rafına, sadece aşkı kalmıştı çaresiz bedeninde. Onun esiriydi elleri, ayakları, tutulasıca dilleri, aşık olduğu adamdan başkasını görmeyen gözleri.. adamı beklemek güzeldi, gelmeyeceğini bile bile beklemek de güzeldi.
Kadın yine hazırlanmış, adamı bekliyordu. Adamdan tek hatıra olan dünyasını aydınlatan o lambanın altında.. ara sıra sesler duyuyordu kadın kapıdan,kalkıp bakıyordu, sonra tekrar oturuyordu çaresiz, koltuğun ‘adam’ köşesine.. ve o lambanın altına.. orada yazıyordu adama göndermeyeceği mektuplarını. Orada dinliyordu, her hafta değiştirdiği ve değiştirene kadar mütemadiyen dinlediği aşk şarkılarını.. o gece bir rüzgar esmişti, bi tuhaf ‘adam’ rüzgarı.. sonra bir yudum ‘adam’ içeceğini zannetti kadın.. ve çok başka bir bekleyişti bu geceki, sanki gerçekten gelecekmiş gibi.. kadın, adamın öğrettiği gibi açmıştı, onunla yudumlamak için çok çok önceden aldığı ve sabırla beklettiği şarabını. Sonra iki kadeh koydu, kırmızı hüzünle yanan mumlarının yanına. İki eliyle tokuşturdu kadehleri, onun kadehini bıraktı yerine ve kadın devam etti içmeye, yudum yudum.. Sonra adamın hayaline anlattı bütün gece, adam yokken yokken onu nasıl özlemle beklediğini ve hep de beklemek istediğini.. bi an durdu kadın, “ben ne yapıyorum?” dedi, kendikendine. Sonra gülmeye başladı, aslında kaderine kızması lazımdı, öfkeden çıldırması gerekiyordu ama yapamıyordu. Adama da aşkına da kızamıyordu. Kadın, adamı anlıyordu aslında, onun karmakarışık dünyasını çok iyi tanıyordu. Zaten onun gözlerinin derinliklerinde kendini görmüştü kadın. İşte bu yüzden adama böylesine aşıktı ve sadece ona ait kalıyordu. Çünkü biliyordu, insan en çok kendisine benzeyeni severdi. Yani, üstadımızın dediği gibi; kendinden bir benzeyiş bulmuştu kadın adamda..

9 Ocak 2018 Salı

beklemek ölümden beter

Hayaller çok, hem de çok fazla çok
Umudum yok, hiç mi hiç yok hiç
Ne sırtım pek ne karnım tok ne desem
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter

Yudum yudum içiyorum zamanı
Ne bir haber geliyor sağdan soldan
Her geçen gün sanki yok oluyorum
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter

Usandım kahrettim ah ettim
Bunaldığım her an isyan ettim
Sitem ettim, beddua ettim, küfrettim
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter

Yapayalnız dört duvar arasında
Hem de soğuk hem de karanlık
Her gece yatağımda sanki mezarlık
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter
Beklemek ölümden beter

Halikarnas Şarapçısı

7 Ocak 2018 Pazar

Çok da şey yapma - Yeni Şarkı sözü 2

Kalıyorsam umduğumdan değil
Gidiyorsam gururumdan değil
Söylüyorsam sorduğundan değil
Seviyorsam bu durumdan değil

Öyle bişey işte
Çok da şey yapma!

#Halikarnas Şarapçısı