SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

30 Ekim 2009 Cuma

86 Yılda Ne Hale Geldik?

Yıl 1923 aylardan ekim ve günlerden 29.. bir sabah uyanıyoruz ve bağımsızlığımız elimizde.. Artık daha özgür ve huzurluyuz.. Sağol büyük insan Atatürk..
İlk yıllar ne güzeldi, herşey iyiye doğru giden hızlı bir ivmeyle başlamıştı. Devrimler birbiri ardına yapılıyordu ve halkımız gittikçe daha çok modernleşiyor ve zenginleşiyordu. Bir ara dünyanın en hızlı gelişen ülkesi ünvanını ele geçirmiştik taa ki Atamız aramızdan ayrılana kadar..
Ardından hızlı bir yavaşlama sürecine geçildi. Atatürk'ün gizli mektubu, yani vasiyetinde temenni ettiği mareşal Fevzi Çakmak başa geçemedi.
İsmet paşanın kıskançlıkları ve egoları bir yanda, diğer yanda sevrin kuyruk acısını çıkarmak isteyen itilaf devletleri ve bir tarafta da gericilerin anlamsız dünya görüşleri, bu süreci kaçınılmaz kılmıştı.. Daha sonraları Celal Bayar gibi isimlerle tekrardan bir hareketlenme yaşasakta ardından gelen hükümetler ile bir bir duraklama sürecine geçilmişti..
Siyasetteki çıkar çatışmaları; şeriat örgütlenmelerini, terör örgütlerinin oluşmasını ve avrupa-amerika ajanlarının bir bir ülkemize akın etmesini kolaylaştırmıştı. Siyasi rant elde etmek isteyenler, hertürlü sakıncalı kozu kullanmakta çekinmemiş, tereddüt dahi etmemişlerdir. Toplumun bilinçlenmesini sağlayacak ülkenin aydınları idam edilmiş, vatan haini sayılıp sürülmüş, hapsedilmiş, bir şekilde asimile edilip ortadan kaldırılmış ve susuturulmuştur. Bilimsel çalışmalara önem verilmemiş aksine dinsel çalışmalar hep ön planda tutulmuştur. Bu yüzden bütün önemli bilim adamlarımız hep yurtdışına kaçmak zorunda kalmıştır. Aynı şekilde sanat ve edebiyata da önem verilmemiş, cumhuriyetin ilk dönemindeki sanatçıların ürettiği eserler günümüzde üretilememektedir.
Çünkü toplumun bilmesi engelleniyor, çünkü düşünmeyen beyinler, koyun gibi ne verilirse yiyen sürü insanlar olsun isteniyor, çünkü patronların işlerine, siyasi başkanların işlerine bunlar geliyor..
Bu danışıklı dövüşte kaybeden hep halk oluyor.. Ezilen, sömürülen, acı çeken..
86 yılda ne değişti? Sokağa çıkıp insanları bir gözleyin hele.. Herkesin yüzünde bir acı ve endişe var.. Kimse yarın ne olacak bilmiyor? Ülke garanti vermiyor halkına..
Evet 86 yıl önce özgürlüğümüzü elde ettik, özgür ve huzurluyduk.. Ya şimdi, hala öylemiyiz?

16 Ekim 2009 Cuma

beklentiler

beklentiler yıpratır bir aşkı önce
bitmeyen umutlar
dinmeyen ilgi
ve içime sinmeyen sevgi..

Ulaş Tuzak

iki insan (erkek ve dişi)

buluşmak isteyen iki insan biyerde buluşur
görüşmek isteyenler de görüşür
birbirinden hoşlanan iki insan gülüşür
birbirini özleyenler ise araşır
iki insan konuşarak anlaşır..

konuşamazlarsa yazışır iki insan
telefonla mesajlaşır
bi şekilde ulaşırlar birbirlerine..

iki insan düşünerek karışır aşka
önce zorluklarla savaşır bıkmadan
gerekirse kavga eder, tartışır
ama yine de uzlaşır bi şekilde..
zaten iki insana da bu yakışır..

Birbirini seven iki insan
en sonunda sevişir..

Ulaş Tuzak

1 Ekim 2009 Perşembe

Aşkın Gözü Açıldı

Gelişen teknoloji asırlardır kör olan aşkın da gözünü açmayı başardı nihayet..
Eskiden aşkın gözü kördü, evet. Bu görüşe bende katılıyorum.
O zamanlar, güzel bir insanı görür görmez aşık olabiliyorduk.
Günümüzde ise, aşık olamamanın sıkıntısını çekmekte insanlar,
çünkü aşık olmak için artık güzellikten öte birçok vasıf arıyoruz karşı cinste..

Özellikle önce güçlü olmasını istiyoruz ve sonra güvenilir olmasını, üstüne bir de güzel olmasını..
Yaşadığımız çağda, güç demek şüphesiz para demektir. Bunun yanı sıra mevki, makam sahibi olmak ta göz önünde
bulundurulabilir.. Bu elemeyi yaptıktan sonra, güven meselesi karşımıza çıkıyor ki bu elemelerimizin en zor
kısmıdır. Bu özellik biraz zaman aldığı için hemen anlaşılamaz, bu yüzden de bazen kararsız kalmamıza
yol açar genellikle..
Gelelim söz konusu güzelliğe; yani eli yüzü düzgün olsun yeter..
Güvenilir olunca, huyu suyu da iyidir işte deriz zaten..

İşte bunlar bir çatı altında birleşince de sıra geliyor, aşk meselesine..
Bütün bu koşullar sağlandığında ve aşk kendi süzgecinden geçirip tabiri caizse ince eleyip sık dokuduktan sonra
hoşlanma hormonunu yavaş yavaş salgılamaya başlar.
Daha sonraki aşamada endorfin, dopamin ve selatonin hormonlarının
kokteyl halini almasıyla kendimizde o kişiye karşı konulmaz bir istek ve arzu duyarız..
Bu vecd (trans,ekstaz) halinde aşık olduğumuzu söyler dururuz işte..