SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

13 Mart 2020 Cuma

Tek Başıma Yürüyorum Ben Bu Yollarda


Artık 4. Leventten Mecidiyeköy’e yürümüyorum çünkü Mecidiyeköy’e taşındım. Hinterlandım değişti ve yeni rotalarım artık Mecidiyeköy-Taksim, Mecidiyeköy-Beşiktaş oldu. Bazen Harbiye üzerinden Taksim’e, bazen de Fulya üzerinden Beşiktaş’a yürüyorum. İki istikamet de oldukça keyifli. İkisi de yaklaşık yarım saat sürüyor. Bu arada Taksim-Beşiktaş arası mesafe de yaklaşık 20 dakika sürüyor Gümüşsuyu üzerinden. Böylece Mecidiyeköy-Taksim-Beşiktaş üçgeninde yeni bir yaşam alanı kurmuş oldum. Yine de en favori yolum her zaman olduğu gibi Beşiktaş-Ortaköy-Bebek hattı. Tabi bu hat en az 1 saat sürdüğü için her zaman yapılamıyor. Yine de spor amaçlı bikaçgün de bir tekrar etmekte fayda var. Hem deniz kenarı mis gibi iyot havası, hem sahildeki insanların pozitif enerjisi, balık tutanlar, onları bekleyen kediler, köpek gezdiren insanlar, yavaş tempo koşanlar, el ele gezen sevgililer, martıyla (scooter) yanınızdan vızır vızır geçen gençler. Kuruçeşme parkı bence muazzam bir açıkhava aerobik merkezi.
Bu kadar çok yürüyünce bir takım hesaplar da yapıyor insan doğal olarak. Bununla birlikte analiz sonuçları ve yorumlar da ortaya çıkıyor. Mesela ben ortalama saatte 5.5 km/s hızla yürüyorum. Hadi düz hesap 5 km/s olsun. 1 saat 60 dk. olduğuna göre ve 5’e bölersek, 1 km’yi 12 dakikada yürüdüğümü buluyorum. Ben ortalama 10 dk. da yürüyorum 1 km’yi. Bu da demek oluyor ki, dakikada 100 metre yol yapıyorum. Bu benim en tempolu halim. Tempoyu düşürüp biraz rölantide gidersem ki ben buna kordon boyu yürüyüşü diyorum o zaman saatte 4 km/s ye kadar yavaşlıyorum. Bu da 1 km’yi 15 dk. da gitmeme, 100 metreyi 1.5 dakikada yürümeme neden oluyor. Yani ortalama olarak 100 metreyi 1 ila 1.5 dakika aralığında yürüyorum. Tam ortalama alırsak da 75 saniye diyebilirim. Ve ben bu ortalamayla 100 metre dünya rekorundan 8 kat daha yavaş bi şekilde yürüdüğümü buluyorum. Her neyse bu gereksiz bir bilgiydi ama benim düşünce algoritmam bunları es geçmiyor maalesef.
Şu ana kadar telefonumun ölçmüş olduğu gün içerisinde en fazla 33 bin küsür adım atmışım. Bu da demek oluyor ki yaklaşık 23.5 km. Daha önceleri belki daha fazla yürümüş ya da koşmuş olabilirim ama teknoloji çağında ölçmüş olduğum en uzun mesafe şimdilik budur. Daha iyisini yapana kadar en iyisi bu.
Boş zamanlarımı bu şekilde değerlendirmek beni ekstra spor yapmaktan da kurtarıyor açıkçası. Ben spor salonlarında kapalı alanda boğucu bir müzik ve spotların altında, üstüne bir sürü hem cinsin de tıkışmış olduğu bir mekanda spor yapmayı tercih etmem. Böyle bir ortam çok sıkıcı, sevimsiz, olumsuz enerjinin kol gezdiği bi yer benim için. Terleyerek spor yapmayı da tercih etmiyorum zaten. Spor yapmak da bir hobi bir keyif işi benim için, eğlenmeliyim, zevk almalıyım. Aksi halde mecburiyet girdiği zaman işin içine, stres seviyesi artıyor ve zorlanmalar başlıyor. Bu şekilde faydadan çok zararı oluyor sporun. Stresli bir kas yığını yerine stressiz fit bir body’i tercih ediyorum. Dediğim gibi, bir sahilde ya da ormanda yaptığım yürüyüş, hem temiz hava, hem doğanın frekansına yaklaşma, hem zihnimi silkeleme açısından mükemmel bir aktivite. Aynı zamanda tahmin edemeyeceğim kadar da yağ yakıyorum. Göbeğimin ve çevresindeki bütün yağları eriyip gitti. Yüzümden de anlaşılacağı gibi vücudumun her yeri sıkılaştı. Şu an vücudumun yağ oranı %12’nin altında ve muhteşem bir seviye. Boyum 1.80 ve kilom 73 civarında. Bol protein, sebze meyve ve kuruyemiş tüketiyorum. Çok sağlıklı bir bünyeye sahibim.
Bu aralar korona virüsünden dolayı herkes İstanbul’u terk ediyor. Okullar tatil oldu, öğrenciler memleketlerine dönüyor. İnsanlar işlerinden izin alıp Anadolu’ya kaçıyor. Birkaç gün sonra şu reklam ve set işlerim bitince ben de Ege’ye kaçıcam. Baharın gelişiyle beraber doğa rehabilitasyonu yapıp gelicem. İzmir’in dağlarında açan çiçeklerden bir buket sonra Çökertmeden çıktım da Halilim aman başım selamet. Alsancak’ta kordonda gün batarken çiğdem çitlemek, son dönemde moda oldu bi de üzerine bomba yemek.. Ertesi gün Urlada bi kahvaltı ne efsane olur, kahvaltıdan sonra da bi Alaçatı kaçamağı. Sonra Seferihisar üzerinden Kuşadası istikametine transit geçiş.. ve son durak Bodrum. Her sene olduğu gibi Mart sonu ya da Nisan başı deniz sezonunu açarım ben. Bu sene de o işi bi görüp geleyim üzerinize afiyet. Denizin iyotlu suyu ne de iyi gelir şimdi sinüslere, boğaza, bademciğe. Hele ciğerler bayram eder, bronşlar kendine gelir, tertermiz eylerler kendilerini pürü pak oluverirler hemen. Korona morona hak getire sonra. Çelik gibi bir vücuda işlemez hiçbir virüs.
Her şeyin şifresi doğal ve sağlıklı beslenme, güzel bir yaşam, stressiz bir hayat, mutlu geçen zamanların motivasyonu, sevgi, şefkat, huzur gibi duyguların tatmini, doğadaki aşkı keşfetme ve tatma. Yani her şey kendi elimizde, hayata karşı, sisteme karşı teslim olmamak. Elimizden gelen ne varsa, doğallık adına, sevgi adına, pozitif sinerjiyi yaratma adına ne varsa elimizden geleni ardımıza koymayalım lütfen.
Özetle: Yüksek Enerji + Doğru Frekans = Etkili Titreşim yaratır.
Etkili Titreşim dediğim şey ise başarıdır. Başarılı gördüğümüz her şey güzeldir ve güzel bulduğumuz her şey bizi mutlu eder. Mutluluklar üzerimize yağsın.
Bir başka yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.

Ulaş TUZAK
@ulastuzak