SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

13 Şubat 2015 Cuma

kombinasyon

Okuduğum hiç bi kitap
keyif vermiyor bu ara bana,
yoo tabi ki onlara bi lafım yok,
kabahat benim,
tatsız tutsuzum bu ara
yer elması gibi..
Yatsam zıbarsam..
uyumak,
bize bahşedilmiş ulu çınar gölgesinde
serin bi hamak değil ki anasını satayım..
Yazsam da iki satır şöyle
sonra geçip karşısına
sabaha kadar okuyup okuyup değiştirsem
her bir kelimesini..

Halikarnas Şarapçısı

kış kış cinler

içimde bir cisim eksik,
çark her döndüğünde
mil o cismin boşluğuna takılıp kalıyor,
çark duruyor ve dışarıdan müdahale gerekiyor..
ben, bu gecenin şu saatinde
ve koordinatları GPS’te tam belli olmayan sokaklar arasında,
yalnızca duru kar örtüsünün aydınlığında
etrafı izlerken kuruyorum
kayıp düşmeden bana doğru gelirkenki hayalini..
Ne acımtrak bi düş,
esefle kınıyorum kendimi..
Zihnimde açılan yarığın içinden
yeşil sinekler fışkırıyor
ve geriye kalan
kararmış bir yara katmanı
iğrendiriyor midemi..
Umudum yine geçmişte,
gelecekten ışık beklemiyorum,
ne olduysa zaten geçmişte yaşandı,
ne biliyorsam şuan geçmişte kaldı,
neyi neden isteyip istemediğimi,
neden değiştirmeyi seçtiğime
hep o zamanlar yüzünden karar verdim..
peki ya şu an hayallerimin bile
kılını kıpırdatamıcak kadar yorgun
ve tembel hissetmesinin nedeni ne?
ölü deryamın üzerinde
minik dalgalar oluşturabilecek
hafif bi meltem kırıntısı peşinde
uçurtma uçurmaya çalışan çocuklara
gazete kağıdından kuyruk yapan
avare amcalara benzedim iyice..
Unuttum gerçek coşkuyu, hevesi, şehveti..
Sahi, bana doğru gelen Kadın nereye kayboldu?

Halikarnas Şarapçısı

istabulun kızları

Görüyorum taa beylikdüzünden avcıları, küçükçekmeceden floryayı.. Yürüyorum sahilden bakırköyü Zeytinburnu’nu samatyayı..koca mustafa paşa Yenikapı sirkeci.. geldik mi eminönüne, ne felaket kazınmış midem, getirin haliçin en iri uskumrusunu masama bakalım.. Avcılardaki öğrenci kızlar, floryadaki zengin kızlar, sirkecide turist kızlar, acaba sırada hangileri var? Bi güzel doydu karnım, hemen ayaklandım. Karaköyün puslu havasındaki kayıp orospuları, yüksek kaldırımın saatçi zencileriyle kırıştırıyor iş çıkışı. Tünelden taksime doğru uzanan istiklal caddesindeki kızlar hangi birinize bakayım, velevki iki gözüm var sadece.. Galatada eylemci, greenpeaceci, Taksimde öylesine bekleyen birbirinden renkli kızlar, sıraselvilerden cihangire inen geleceğin ünlü sima adayları, firuzagada kıraathaneye oturmak için sıra bekleyen garip kızlar, roma merdivenlerine oturup bira içen dövmeli piercingli rastalı asi punkçı kızlar, tophanede oturup kamu spotlarına aldırmadan nargilenin marpuçunu kökleyen kızlar, az ötede İstanbul moderndeki sergi dolaşan marjinal kız grupları, beşiktaştaki balık pazarında fink atan dişi kartallar, ortaköydeki waffle hastası kızlar, bebekte tiki kızlar, etilerde sosyete kızlar.. mecidiyeköyde evine dönmek için metrobüs bekleyen orta direk aile kızları.. levent metrosunda kanyondan akan güzeller güruhu, gayrettepeden zorluya çıkan nur fettahoğlu, bak bak bitmez, say say bitmez, daha bunun karşısı da var, kadıköyün modalı kızları, caddebostan ahalisi, suadiye erenköy ikoncanları, üsküdara giderken aldı da rıhtımdan beni peşine taktı kızkulesi.. Hani o kanlıca sahilindeki simyalı kızlar, yalı çapkınlarını bekleyen zilli zarifeler.. Sen bizi İstanbul kızlarının gazabından koru ey tanrım! Çok güzeller çok, izmir’de bile yok artık bunlardan yok.. Egesinden akdenizinden karadenizinden, içeriden dışarıdan doğudan batıdan, en güzellerini seçip koymuşlar bu şehire, şehir daha da güzelleşsin diye sanki..

gardenya

Hangi harf, hangi kelime, hangi cümle ile başlamalıyım geceye diye düşünerek boşa harcıyorum en değerli dakikalarımı.. Estetik kaygım yüzünden hazımsızlık çekiyorum, sindiremiyorum yazdıklarımı.. Üstelik derdimi biçimlendirince gerçek duygumu tam yansıtamıyormuşum gibi geliyor, sadece anlattığım olayın etki gücü artıyor.. Oysa o ben değilim, ben o değil, ya biz kimiz? Sıradaki şarkı kendini bilenlere gelsin.. Sonra aniden bir kıvılcım çakıyor zihnimde, parmaklarım sevini seviniveriyor, sabırsızlanıyor ruhum, göğsüm kanat çırpmaya başladı çoktan havaya girdim bile..
Gözlerinin etrafındaki ince siyah çizgiler, burnuna serpiştirilmiş kahve taneler, dudağı dilber, yanağı şeker, beni hüzünden uzaklaştıran uzun saçlı esmer..
İyi geceler sevgilim, gardenya gibi kokuyor tenin, baygınım uyuştu yine yüreğim, öpmeni bekliyorum uyanmak için güzel bebeğim..

gicişme

Bi garip önsızı yayılıyor ansızın yüreğimin kenarına, gölgeleri parlatıyor histerik kıvılcımları sezgilerimin,.. duyguları azdırıyor sinsi gicişmeleri kasıklarımın, yaradana isyan ediyor diken diken tüyler, panik sendromlu nevrotik kaçışlar batıyor ense köküme ve nedeni henüz çözümlenememiş çaresizlik, umut bulutları üretiyor aklımın bir karış üstüne.. hoop diyor dışımdan bir ses, hopp ediyor içimdeki ses, hoppala paşam Malkara keşan şimdi bütün bu sözler, velakin ne diye ezber ediyor zihnimin içindeki tahtakurusu ismini cibilliyetsizin.. ince bi hastalık semptomları sanki hissettiklerim, göğsümün bağı çözülünce zembereği fırlıyor nefsimin, adeta yokluğunda arşa çığlık gönderiyorum.. Takati kalmışsa biraz daha yürür fikirlerim, inadına gövde gösterisi yapan narenciye satıcısının küçük evladı gibi, her an hata yapma riski yüksek acemilikte ama bunu telafi edebilicek coşkun yüreklilikte, yola devam, aramaya koşmaya sevmeye devam, kısacası yaşamaya devam..

3 Şubat 2015 Salı

araf

nasıl bi arafta can çekişmektir bu,
ölümle yaşam arasındaki kararsızlık?
bi tarafta karanlık bi huzur,
diğer tarafta rengarenk acılar..

Halikarnas Şarapçısı