SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

20 Temmuz 2013 Cumartesi

hiç aşkımdan çıkmıyorsun ki

saçları harman
gözleri derya
vücudu yılan
gerisi hülasa
taş bebek misali bi kadınla
şehvetle sevişirken bile
seni düşünüyorum,
şimdi söyle!
aşık değil miyim
ben sana?

halikarnas şarapçısı
temmuz ortası
cırcırlı bi gecede
bodrum-güvercinlik'te..

14 Temmuz 2013 Pazar

beyaz bir yaz-ı

geçmişim beyaz yalanlarla doluydu
bu yüzden beyaz bir sayfa açtım kendime,
beyaz bi evim oldu önce,
sonra beyaz bir çiçeğim,
beyaz güvercinler konmaya başladı balkonuma
soframda beyaz peynir
ve suyu koyunca beyazlaşan rakım da oldu,
saçımda bikaç beyaz tel bitmiş bile çoktan,
beyaz bir bulut sanki
resmini çiziyor gökyüzüne,
hayalimde canlanıyorsun,
hatta beyazlar içinde belki
seni görmek vardı şimdi
be sevgilim..

halikarnas şarapçısı

7 Temmuz 2013 Pazar

Bi pazar günü sıkıntısı

diyecek o kadar çok söz var ki hangisinden başlasam karar veremedim,
mesela, bugün çok sıkıldım, dün de canım çok sıkkındı ve ondan önceki gün de, ondan da önceki günü neyse ki hatırlamıyorum, ama içimde bi huzursuzluk var çünkü yarına doğru gidiyor zaman..
sonra, yarın ne yapacağımı bilmiyorum, yarından sonra da ve ondan da sonraki gün için hiç bi planım yok, hayallerim kısırlaştı, kuraklaştı hatta çoraklaştı düşüncelerim, susuzluktan çatlayan topraklar gibi yarıklarla dolu kalbim, coşku sıfır, enerji bitik, un ufak olmaya başladı, çölleşiyor umutlarım ve en dibe vurmaya ramak kala direniyor nefesim, yaşamam için bir kez daha oksijeni çekiyor ciğerlerime, neden diye soruyorum, yarını bekle diyor bi ses, yarını bekle..
ondan sonra, beklemeye başlıyorum, bu günü geçiriyorum dişlerimi sıkarak,
hani öğle vakti telefon çalmasa uyanmayacak durumdaydım, belki de akşama kadar uyuyup günü kurtaracaktım ağır zamanın işkencesini çekmeden, rüyalar şu temmuzdan daha serindi en azından..
sonradan da sonra, kahvaltı etmek ister beden, ve ekmek almaya gidersin, ekmeği alır gelir çayı demlersin, domateslerin kabuğunu soyarak dilimler ve peyniri mutfak tezgahının altındaki güğümde bulunan tuzlu suyun içinden çıkartarak, önceden içinde çikolata bulunan kapaklı kutuya koyarsın, ordan dilimleyip servis tabağına aktardın, biraz yeşil zeytin çıkarırsan iyi olur dolaptan, onun da üzerine gezdirilen zeytin yağı donmuş, olsun yenir öyle de, domateslerin üzerine biraz acı sos biraz zeytin yağı, iyi ki zeytin yağın varmış her şeye koymak zorundasın sanki, kahvaltı tamam..
çamaşırlar yıkanacak, doldur bakalım makinaya, başka bişey kaldı mı etrafta acaba? deterjanını koy, kapağını kapa, programını ayarla fişini tak ve makina suyu almaya başladı, böylece o işini bitirene kadar denize gidebilirim, hadi bakalım pitosa..
şezlongun bi tanesine havlu sererek ele geçirilir, sonra cumburlop balıklama denize atlanır, kelebeklemeyi öğrendim ya ha babam kelebekleme, o kadar da havamız olsun değil mi, havan batsın ulan..
artık ne havası almışsam arkama bakmadan açılıp gitmişim denizin ortasına, durunca farkettim, seninki bir panik, nasıl dönücem şimdi geri, pilim bitti, ya dönemezsem? yat sırt üstü bırak kendini dalgalara, onlar kıyıya kadar götürür, sahiden mi? sahi ya..
kıyıya gelince osmotik basınç sağolsun, vücudumda gram su kalmamış, koşarsın bara, su yerine abanırsın biraya, hobaa..
ondan sonra, tekrar suya, kulaçlar bu kez kıyı boyunca atılır, nasıl olsa kıyı boyundan gidiyoruz diye sen git taa agean garden'a kadar, dalgalar arkadan ite ite koy değişti anasını satayım, nasıl dönücem geri, çıktım dışarı yürüyerek dönmem geri, aldı bi yarım saati..
yatarsın şezlonga güneşlenicem diye, yanında iki fıstık yağlanıyor, diğer tarafta orta yaşta iki hatun dedikodu yapıyor, arkamda kalın siyah gözlüklü bi kız kitap okuma numarası yapıyor, onun çaprazında üç kız yüz üstü yatmış yanmaya çalışıyor, oha lan her tarafımda kadınlar var hareme mi düştüm acaba?
tenimde bir ton değişmesi, aman tanrım yandık mı yoksa? aboovv, kalk kalk kalk, duşa hemen duşa, ne ara uyuklamışım ben tatlı talı içim geçti heralde, çevirdim kurnayı dikeldim dakikalarca suyun altında, gözlerimden akan sular sanki şelalenin arkasındaymışım izlenimi katıyordu doğaya..
terliklerimi buldum, çantamı kaptım doğru eve yollandım, karnım aç, evde hiç bişey kalmamış, markete gitmem lazım, bu arada makine işini bitirmiş çamaşırları asmak lazım, kova nerde, hah buldum, doldur kovaya çamaşırları hadi bakalım bahçedeki ipe asmaya, haydaa bahçeyi de sulamadık gene, kurudu domatesler anasını satayım, aç çeşmeyi sal hortumu güllerin dibinden aksın gitsin, bi de kocaman salatalık buldum yaprağının altında saklı kalmış, iki elimin arasına ancak sığacak kalınlıkta ve bileğimden dirseğime kadar uzunlukta bişey..
bahçe sulanırken çamaşırları astım, kopardığım salatalığı kemirdim, içi çekirdekliydi çok, sanırım tohuma kaçmış olsa gerek artık..
bunları da yaptıktan sonra markete gitmek zamanı geldi artık, ana yol boyundaki marketlerden bi tanesine girdim, muz aldım önce, sonra tam buğday ekmeği, yoğurt, pastırma ve ton balığı..
eve gelip yarım paket makarnayı haşladım, bikaçgün önce bahçeden topladığım hormonsuz domateslerden rendeleyip sos yaptım, ona da zeytin yağı kattım, sosun üstüne geçen haftadan şaraptan kalan eski kaşar peynirini rendeledim, yanına kornişon turşu açtım, e daha ne olsun dimi..
biraz ney üflüyorum, terliyorum, biraz daha üflüyorum, bir haftalık çalışmaya göre fena da çalmıyorum ya, tatmin oluyorum, neyi bi kenara bırakıp sıkılmaya devam ediyorum, sıkılıyorum çünkü bütün bunları yaparken yeni bir kitap okumaya fırsat bulamıyorum, hale bak, düşündüğüm şeye bak, kitap okuyamıyormuşum, yahu yazamadığıma içerlenmiyorum da okuyamadığıma takıyorum, ulan okuyamazsan yazamazsın da tabi doğal olarak, yani bağlantılı sebepler, doğru tabi..
peki ya bu gönül meselelerine ne demeli, ne olacak bu durum? onu düşünmeye zaman mı kalıyor ki anasını satayım, sevmeyi de özledik tabi, gerçekten sevişmeyi de, ama siktir etmek alışkanlık oldu bi kere..

Halikarnas Şarapçısı

7713

ve başlıyor hikayemiz kaldığı yerden
devam ediyor değmeye sözümüz
inkar etmeye yetmez ömrümüz
bir saniye bile beklenmez ki
sevmek için,
deli misin nesin sen?
çılgınca sevişmek varken
neden duruyorsun neden?
zaten fark etmez onla ya da bunla
hepsinin hazzı sonunda aynı,
ya damağında kalmazsa?
damak tadı önemli..

ha bi de şu var;
tohumu attığın toprak ta önemli
verimli olmazsa eğer
meyvesi güzel olmaz..

halikarnas şarapçısı

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Ruhlar Alemi

müzik, ruhun nidasıdır
şarap, ruhun gıdasıdır

aşk, ruhun belasıdır
sessizlik, ruhun selasıdır

uyku, ruhun sefasıdır
beden, ruhun cefasıdır

sevmek, ruhun cilasıdır
içmek, ruhun alasıdır

sövmek, ruhun manasıdır
inanç, ruhun anasıdır
ve
Tanrı, ruhun babasıdır..

Halikarnas Şarapçısı