SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Rebeka, Votka, Limon

Gece diskoya gitmeyi isteyen Rebeka'yı, bu planından caydırmayı başarmıştım ve beraber Güvercinliğe, benim şirin mi şirin, tatlı mı tatlı, içine girildiğinde insana huzur veren şaraphane görünümlü evceğizime gelmiştik.
Evim her an beklenmeyen bir konuğun gelebilme ihtimaline karşı derli topluydu bulunuyordu. önceleri buna hiç dikkat etmezdim ama burada bu konuya çok önem vermeye başladım nedense. Evden çıkmadan evvel kabataslak her yeri kontrol ediyordum, eksik gedik bişeyler var mı diye.
Ev işlerinde beceremediğim bi tek ütü kaldı, mesela hala gömlek ve tişörtlerimi ütüleyemiyorum hala. Bu konuda bi kadına ihtiyacım var sanırım. Sırf bu yüzden evlenmeyi düşünebilir insan. Garip bir evlenme sebebi değil mi? Bence bir çok insanın evlenme sebebinden daha mantıklıca.
Her neyse, konuyu dağıtmadan Rebeka'ya döneyim. Kendisi tipik kadın psikolojisine sahip olduğu için, (dünyanın neresine giderseniz gidin kadınlar hep böyledir) beklemeye ve ilgisizliğe tahammül edemezler. Hatta bunu bir onur ve gurur meselesi haline getirmeyi başarırlar her seferinde. Bir süre sonra bu triplerinin yersiz olduğunu anlayıp kendileri de sıkılırlar ama bi kere poza girmişlerdir, o flaş patlamadan bozmazlar pozlarını. Neyse, biz de basalım deklanşöre de daha fazla kasılıp kalmasınlar öyle.
Rebeka'ya "ne içersin?" diye sorduğumda, sanki daha önce bu soruyu soracağımı biliyormuş gibi hiç düşünmeden "votka" dedi. "Şarap içmez misin?" diye değiştirdim sorumu, maniplasyon moduna geçtim, çünkü ben pek votka sevmezdim ve başbaşa içtiğim bir ortamda karşımdaki insanın da benim zevklerime uyması beni olduğundan fazla memnun ederdi.
Ama Rebeka, Lola gibi, "tamam olur" ya da "farketmez" demiyordu, kararlıydı, ille de votka içecekti o. Onun bu kararlılığı beni fena etkilemiş olacak ki, çok hoşuma gitti bu tutumu.
Hayatım boyunca, kendi kararlarını kendi verebilen ve mümkün mertebe erkeğini yönlendirebilen kadınlardan yana olmuşumdur. Deyiş yerindeyse, "ben bilmem beyim bilir" diyen kezbanları, ne kadar güzel olsalar dahi, hep itici ve değersiz bulmuşumdur.
Şu ana kadar gördüğüm kadarıyla, Rebeka, disko muhabbeti dışında kendi istekleri konusunda ısrarcıydı. Aslında buraya gelme konusundaki kararını da kendi vermiş olmalı desem yalan olmazdı heralde. Zira çok ısrar etmemiştim, hatta bir sefer teklif etmem yetmişti onun buraya gelmek istemesine. Değişiklik, insanlara her zaman cazip gelir, Rebeka da bu cazibeye kapılmıştı büyük ihtimalle.
Ona istediği votkayı verdim, balkona çıkıp limon ağacını görünce, dalından sıkılma limon suyunu votkasına katmak istedi, oysa bu benim aklıma daha önce neden gelmemişti?
Ben de bu tadı denemek istedim. Elimdeki şarabın mantarını açmaktan vazgeçip, şişeyi bir kenara koydum. Onu bu akşam votka-limon ile aldatacaktım.
Yıllar önce pazardan satın alınma ihtimali çok yüksek olan ve belki de antika değeri olabilecek plastik bir meyve sıkacağı ile Rebeka'nın dalından kopardığı limonları ikiye bölüp sıktık. Üçte birini votka ile doldurduğumuz uzun ince bardakların geri kalan kısmını taze sıkılmış limon suyumuz ile tamamladık. Limon parçacıkları votkanın içinde kurtçuk gibi kıpırdanırken bardaklarımızı kaldırıp birbirine vurduk, çınnn..
Ben bir yudum almışken, onun bardağı fondip yapması karşısında mahcubiyetimle karışık şaşkınlığımı gizleyemedim. O da bu şaşkın suratıma ağzını kocaman açarak ve can-ı içinden gelen yüksek desibel sesi ile güldü. Bu ezikiliğimi geçiştirmek için ben de diktim bardağı kafama ve suya yanmış ameleler gibi yudumlamaya başladım votkayı. Midemin nasıl yandığını anlatmaya gerek yok sanırım, alkol ve limon asidinin karışımıydı söz konusu olan.


Halikarnas Şarapçısı

Bikaçgün önce Bodrum yakınlarında..

Hiç yorum yok: