SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

21 Temmuz 2015 Salı

Tavandaki Yazılar

Adam, tembel tembel uzanıp hülyalara daldığı zaman, uyuşukluk veya coşkunluk anlarında gozlerinin onune hep bir kadın dikilirdi: Bu kadın çoğu zaman karısı, zaman zaman da sevgilisi olurdu. Hayallerinin kadını uzun boylu, düzgün endamlı, sevimli fakat mağrur bakışlı, hülyalı başı edalı edalı omuzlarına eğilmiş, kollari sarmaşıklara karşmış, rahat rahat oturur ya da halılar, kumlu yollar üzerinde salına salına yürürdü. Bu kadın onun ideali, sakin hayatin timsali, rahatlığın ta kendisiydi.
Onu ilkönce kırlarda uzun duvağı içinde çiçekler arasında, sonra zifaf odasinda gözleri utancindan yere eğilmiş, nihayet bir anne olarak çocuklar arasında görürdü. Gülüşü bakışı hayallerine karşirdi. Bunlarda tutku ve arzu degil, adam için, kocası için anlayışlı bir sevgi ve başkaları için de cömert bir şefkat vardı. Onda hiçbir zaman ürpermeler, taşkın arzular, birdenbire boşanan gözyaşları, can sıkıntısı, sevinç fırtınaları görmek istemezdi. Ay Işığından, hüzünden nefretle kaçıyordu. Sevdiği kadın birdenbire sararıp solmamalı, bayılmamalı, bunalımlar geçirmemeliydi. Bu gibi kadınların, bir sürü aşıkları, dertleri olur: Doktorlar, kaplicalar, bitip tükenmek bilmeyen esintiler… Insan rahat uyuyamaz..
Oysa insan mütevazi, ağırbaşlı, sakin bir hayat arkadaşınin yanında ne rahat uyur. Akşam yatarken, sabah uyanırken ayni sevimli bakışl bulacağından emindir. Yirmi otuz yil sonra insan, kendi sıcak bakışlara cevap veren uysal, sicak, sevgi dolu bir bakış görür, ölünceye kadar da hayat böyle geçer. Her kadinla erkeğin gizli amacı da bu değil midir? Dostunda değişmez bir huzur, akışı bozulmayan bir ruh bulmak. Aşkın temeli budur ve bundan uzaklaştık mi istirap başlar: Demek benim idealim bütün insanlarin idealidir. Kadinla erkek arasındaki ilişkilerin en yüksek şekli de bu olsa gerekir. Tutkuya meşru bir yol açmak, onu bütün ülkenin faydalanacağı bir ırmak gibi en iyi yöne çevirmek, işte insanlığın yapacağı, işte bütün ileri düşünceli insanların ulaşmak isteyip de ulaşamadıkları son yükseliş basamağı.. Oraya varıldıktan sonra artik ne hiyanet kalir, ne dargınlık. Yürekler hep aynı mutlulukla çarpar. Hayat her zaman o sağlam, bereketli özle dolar, insanın ruhu tertemiz bir sağlık kazanir.
Böyle bir mutluluğun örnekleri vardır; ama ne kadar az. onlara birer mucize gibi bakalar. Bu mutluluk insanın doğuşundadır derler ama belki de insan ona kendini hazırlayabilir, ona bilinçle gidebilir… Tutku! Tutku yalnız şiirde, sahnede güzeldir, orada aktörler geniş mantolara bürünüp gezerler, öldürenler, ölenlerle birlikte gidip akşam yemegi yerler… Tutkuların sonu böyle gelse iyi; oysa her sefer arkalarında duman ve yangın kokusu birakip giderler, mutluluk degil. Insan onları hatırladıkça utanır ve saçlarını yolmak ister. Başımıza bir bela gelince, atin ayağını kaydıran, süvariyi tüketen yalçın dağlardaki yolda ne yapılarsa öyle yapmalıyız; uzaklarda görülen köyümüze gözlerimizi dikerek ona doğru koşup bu tehlikeli yerden bir an önce çıkmaya bakmaliyiz. Evet tutkulara gem vurmalı, onları evlilik hayati içinde boğmalıyız.
Adam, kendisine ateşli gözlerle bakan, ahlar oflarla gözlerini kapayip göğsüne düşen, sonra kendisine gelip kollarini boynuna saran kadınlardan korkar kaçardi… Bu bir havai fişeğin yükselişi, barut fiçisinin parlayışı idi. Sonunda ne olur? Insanın gözleri görmez, kulakları işitmez olur, saçları tutuşup yanardı.

Hiç yorum yok: