SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Adamın Bayramlık Ağızı

Adam 30 una merdiven dayamış, memur olmuş çekilmiş işe girişmiş gerçekten bir ev bir de sermaye sahibi olmuştu dışarıya mal gönderen bir ticaret şirketinin hissedarı gibiydi. Hep yolculuktaydı, yeni bir plan hazırlamak ve uygulamak gerekse hep kendi aklına başvururdu. Adam bütün bu koşuşturma içerisinde yinede okumaya zaman bulurdu, nasıl bulurdu tanrı bilir..

Fazla hareket etmezdi oturduğu zaman rahat oturur, iş yaparken de ne kadar hareket gerekiyorsa o kadar hareket ederdi. Vücudunda fazla hiçbir şey yoktu hayatında manevi taraflarla pratik taraf arasında bir denge kurmaya çalışırdı. iki tarafı birbirine paralel yürür bazen birbirine karışır fakat hiçbir zaman bir kördüğüm haline gelmezdi. Yolunda sebatla, şevkle yürürdü. parasına göre yaşar dakikalarının da liralarının da hesabını bilir, harcadığı heyecanı, ruh gücünü dikkatle ölçüp biçerdi.

Sevinçlerini kederlerini ellerinin ayaklarının hareketleri gibi kontrol eder ya da onları iyi hava kötü hava gibi görürdü. Derdi olduğu zaman duyduğu üzüntüyü yağmurda şemsiye açmak kabilindendi. Üzülmesi de uyuşuk bir tevekkül den ziyade bir öfkeye benzerdi. Istırabına sabırla katlanırdı çünkü nedenini başkalarında değil kendinde arardı, sevinçleri de yoldan çiçek toplar gibi koparır ve daha solmadan atardı böylece her zevkin dibindeki acı tortuyu tatmazdı.

Onun istediği, hayatı basit görmek ve olduğu gibi almaktı, hayat sorunlarını çöze çöze zorluklarını daha iyi takdir ediyor ve yolunun yanlış yönde gittiğini görüp de doğru yolu bulunca içinden bununla övünüyor ve mutlu oluyordu. Kendi kendine çok defa ‘basit yaşamak çok zor çok karışık bir iş’ diyordu hayat yolunun nerede düğümlendiğini işin nerede bozulduğunu çabucak görürdü. En çok korktuğu şey hayaldi. Bu iki yüzlü yol arkadaşı bir bakıma dost bir bakıma düşman, inanmadığın zaman dost tatlı akışına kapılıp gittiğin zaman düşmandı. Hülyalardan kaçar, kaçamadığı zaman da üstünde ağır bi kasvet yükünün olduğunu hisseder içinden saat kaçı kaç geçe çıkacağının planlarını yapardı. Ruhunda rüyalara muammalara sırlara yer yoktu, deneyimin süzgecinden geçmeyen herşey onun için yanlış görme, bir göz boyanması ya da henüz kanıtlanmamış bir gerçekti. Mucizeler dünyasında dolaşmak merakı ya da bin yıl sonra yapılacak keşifler için varsayımlar kurmak don kişot'luğu yoktu. Ne çocukça bir inanç ne de gereksiz bir şüphe göstererek esrarlı şeylerin peşinde inatla durur ve bu esrarı açıcak olan anahtarın bulunmasını yeni bir kanunun ortaya konmasını beklerdi. Kalbini de hayal gücü gibi dikkatle kullanırdı fakat kalp işlerinde sık sık faka bastığından derin duygular aleminin kendisi için bir ‘terra incognita’ olduğunu itiraf etmek zorunda kalırdı. Yaşamadığın ülkede süslü yalanı soluk gerçekten ayırt edebildiği zaman tanrı tanrısına şükürler ederdi. Süslü yalanlara aldandığı zamanlar hiç değilse sendelemekle kalıp düşmediğine, kalbinin çapmakla kalıp kanla dolmadığına, alnına soğuk terler çıkmadığına ve birkaç yılının berbat olmadığına sevinirdi.

Belirli bir düzeyde kalabildiği zaman kendini mutlu sayardı, hiçbir zaman gerçek heyecanı sahte duygulardan samimi gülünçten ayıran çizgiyi aşmaz ya da geri döner kalpsizliğin kurnazlığın güvensizliğin bayağılığın kurak toprağına düşmezdi. Ihtiras içinde olduğu zamanlarda bile ayaklarını yerde hisseder ve iş sarpa sarınca kendini kurtarmak için imkânını elde tutardı. Güzellik karşısında gözleri kararmaz, erkek onurunu hiçbir zaman bırakmazdı. hiçbir zaman sevgilinin ayaklarına kapanan bir köle olmaz bu yüzden de yakıcı hazlar duyamazdı.

Adam kimseye tapmıyordu, ruh ve beden kuvvetlerini kendine saklıyordu. tedbirli bir grup içinde kalıyordu, çevresine öyle bir tazelik ve güç yayıyordu ki, karşısında kadınlar bile sıkılganlık duyuyordu. Kendindeki bu değerlerin değerini bilir o kadar cimrilikle kullanırdı ki onu herkes duygusuz ve bencil sanırdı. Kendine hakim olmasına düşünme özgürlüğüne kızarlar, kendilerinin ve başkalarının hayatlarını ateşe atan insanları beğenir ve kıskanırlardı. Çevresindekiler ‘bu bencilliğinizle hep kendinizi düşünüyorsunuz, bakalım kendinizi hangi güzele saklıyorsunuz’ derlerdi.

Adam düşünceli düşünceli sanki uzakta bir yere bakıyormuş gibi 'birisini buluruz elbette’ derdi. gene de ihtirasların şiirli güzelliğine inanmaz, gürültülü tehlikeli sonuçlarını hoş görmezdi. Ideali her zamanki gibi ciddi bir hayat ve ona bağlı işlerdi, dostları üstüne vardıkça büsbütün inat eder zaman zaman da özellikle tartışmalarda softaca ahlak tarafını tutardı, derdi ki 'insan hayatının normal amacı dört mevsimde de yani hayatın dört çağında da daha fazla hoplayıp zıplamak anı yaşamak ve son güne kadar hayat kadehinin hiç bir damlasını israf etmemektir, ağır ağır yanan bir ateş ne kadar şairane olursa olsun şiddetli bir yangından daha iyidir.. sonuç olarak da şunu eklerdi, 'bu düşündüklerimi gerçekleştirmekle mutlu olacağım fakat fazla umudum da yok çünkü bu çok zor bir iş.’

Kendine çizdiği yoldan hiç şaşmazdı, hiç kimse onun acıklı ve marazi hallere düştüğünü görmemişti. vicdan azapları içinde kıvranmadığı belliydi, ruhunda hiçbir bunalım yoktu, karışık ve zor durumlarda hiç kendini kaybetmez, her yeni sorun karşısında sanki eski bir tanıdıkla karşılaşmış gibi, bildiği bi yoldan geçiyormuş gibi davranırdı. Tuttuğu yoldan dönmemek onun için bütün değerlerden üstündü. adam dediğin bundan belli olurdu ve amaçları ne kadar küçük olursa olsun davası için direten insanlara saygı duyardı.

Amacına doğru yürürken engelleri cüretle aşar ve ancak önüne aşılmaz bir duvar veya bir uçurum çıkarsa geri dönerdi. gözlerini kapayıp uçuruma atılmak ya da belki deviririm diye duvara saldırmak onun harcı değildi, duvar veya uçurumu ölçer biçer hakkından gelemiyeceğinden emin olursa kim ne derse desin sırtını döner giderdi. Böyle bir karakteri belki de ancak adamın yetiştiği yaşayışının karışık öğeleri yaratabilirdi. Bizim iş adamlarımız hep aynı kalıplardan çıkmadır etraflarına yarı açık bir gözle tembel tembel bakarak ellerini devlet makinesine atarlar ve onu kendilerinden öncekilerin yürüttükleri yoldan uykulu uykulu yürütürlerdi ama uykulu gözlerin açılacağı günler yakın ücretli hızlı adamlar canlı sesler gümbür gümbür geliyor..

Hiç yorum yok: