SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

18 Temmuz 2014 Cuma

Adam-2


Öylesine içi boş bir güne gözlerini açtı ki, yerinden doğrulmak ona eziyet gibi geldi. Birkaç saat daha uyumaya devam etti kısa kısa, gördüğü rüyalardan daha da huzursuz oldu. En iyisi acı gerçeklerle yüzleşmek diyerek, doğruldu. Üzerini değiştirmediği için sadece masanın üzerinde duran güneş gözlüğünü gözüne taktı, parmak arası terliklerini ayağına geçirdi ve evden çıktı.
Tam da öğle vaktiydi, yumurtayı yere kırsan hemen pişerdi. Nitekim, adamın beyni pişmeye başlamıştı sokakta yürürken. İşin kötüsü, kıyısından yürünecek bir gölgelik bile yoktu. Asfalt cadde boyunca terleyerek yürümeye devam etti. Bir an nereye gittiğini düşündü, evden çıkarken bir hedef koymamıştı kendine, ayakları götürüyordu, o da gidiyordu sadece. Saatler boyu kara kara düşündü, düşünürken de yürüdü, yürürken terledi, terlerken susadı. Cebinde su alacak elli kuruşu bile olmadığını fark etti. Yokluğa da isyan etti, hemen yanı başındaki kaldırım taşına oturdu, başını iki elinin arasına aldı. Bir süre öyle bekledi, avucunun içi sırılsıklam olmuştu. Sağ elinin tersiyle alnındaki tuzlu suları sildi, elini de yere doğru iki kere salladıktan sonra kalan nemliliği üzerinde kuruladı. Vücudu soğuyunca tekrar ayağa kalktı, oturmaktan sıkılmıştı. Nereye gidecekti şimdi, gidecek neresi vardı? Aslında her yer gidecek bir yerdi ama onun için gerekli olan yer neresiydi, nereye gitmeliydi? Çürümüş duvarı bir kere eşelerseniz, o kendi kendine pütür pütür dökülür, işte aynı böyle olmuştu yolunu sorgulamaya başlayınca. Her yol bir çıkmaza sürüklüyordu, hiçbir sokak hiçbir cadde avutamıyordu adamı. Acaba kadınlarından birisini mi arasaydı. Peki hangisini aramalıydı ya da hangisini aramak istiyordu, karar veremedi. Şu anda hiç birini arzulamıyordu. Boş muhabbet onu eğlendirmiyor aksine daha da canını sıkıyordu. Keşke şöyle canına okuyan bir kadın olsaydı da onunla kıran kırana tartışabilseydi. Bir kadının vücudundan çok diliyle muhatap olmayı, ruhuyla sevişmeyi istiyordu. Böyle kadınlara çok ender rastlıyordu, onlarla birlikteyken en son düşündüğü şeydi sevişmek.
Akıl karmaşası içinde yürürken yanına bir otomobil yanaştı, penceresi açıktı. Kumral saçlı orta yaşlı ama bakımlı bir kadın, bir otel ismi sordu. Adam, otelin nerede olduğunu biliyordu ama tarif edecek düzgün bir cümle kuramadı, dili dolaştı. ‘isterseniz binip götüreyim sizi’ diyiverdi. ‘ben de o tarafa doğru gidiyorum nasılsa..’ kadının yanıtı, ‘hay hay’ oldu. Adam, arka kapıyı açıp içeri bindiğindeyse iyice film kopmuş, dili lal olmuştu. Otomobili kullanan güzel mi güzel, sapsarı uzun saçlı, aynalı gözlüklü, en fazla 25’inde ateş parçası bir hatundu. Ne diyeceğini bilemedi, hatta o anda nereye gideceklerini, neden otomobile bindiğini, ne yapacağını falan her şeyi yitirmişti aklından. Kalbi muhteşem bir hızla çarpmaya, soğuk ve boncuk taneleri şeklinde ter dökmeye başladı. Böylesi bir durumla karşılaşmayı beklemiyordu, sadece hayalini bile çok kısa anlarda düşleyebildiği güzellikte bir kadını aniden karşısında görmek onu ani şok türbülansına sokmuştu.
Diğer kadının laf atmasıyla kendine geldi bir süre sonra, kafasını hafifçe sallayarak sersemliğini attı, kafayı toparladı, şöyle bi geri dik durup ciddi mimiklerle düşündü; otelin yerini tespit etti ve tarif etmek için otomobili kullanan hatuna, sesi titreyerek navigasyon komutları vermeye başladı.
Otelin önüne geldiklerinde adam inip inmemekte tereddütte kaldı ama biliyordu ki inmesi gerekiyordu. Kapıyı açtı bir ayağını dışarı attı ve sarışın genç kadın teşekkür etti. Adam ikinci ayağını çıkaramadan birkaç saniye öylece kaldı ve ‘rica ederim’ dedi. Diğer ayağını çıkarıp dışarıda ayağa kalktı ve kapıyı kibar bir şekilde kapattı. Diğer kadın ise çok sinsi bir göz kesişi atıp adamı yanına çağırdı. Adam diğer tarafa geçip kadının camına yaklaştı ve eğildi, kadın kartvizitini uzatmış, belki de tekrar görüşmek istediğinin ince mesajını vermişti. Sonra otomobil otelin otoparkına doğru, adamsa kendi bilinmezliğine doğru yol aldı.
Birkaç saat sonra adam elini cebine atınca, kadının vermiş olduğu kartvizit eline çarptı. O anda üzerine bile bakmadan kartı alıp cebine sokuşturmuştu. Şimdi ise hayretler içerisinde kartın üzerinde yazılanları okuyordu.

Hiç yorum yok: