SOSYAL MEDYA

SOSYAL MEDYA
ulastuzak

23 Aralık 2012 Pazar

İKİBİNONÜÇ

Bir yılı daha geride bırakmış olmanın sevinci ile vatani cezamı çektiğimden dolayı esir olmanın hüznü birleşip buruk acı bir tat bırakıyor yüreğimde. Bu burukluk, yalnızlığın verdiği izbe duygularla kendini kamufle etmeyi başarıyor bir süre sonra. Nasıl olsa gözümün önünde eğlenen, içen sıçan, bitaraflarını nispet yaparcasına dağıtan kimseler yok. Bir köşeye çekilmiş, kendi başınalığımın keyfini çıkarıyor, rahatça erdemli hayallerimin tadına varıyorum. Bu düşüncem bana Dostoyevski’nin delikanlı’sını hatırlatıyor. Orda şöyle diyor;’yalnızlık köşemde kendi kudretimi bilmek ve iliklerime kadar duyabilmek.’ İşte bütün dünyanın elde etmeye çalıştığı özgürlüğün tam doğru bir tarifi. Devam ediyor;’madem ki elimde kuvvet var içim rahattır. Tıpkı Jüpiter’in elinin altında şimşeklerin durması gibi, nasıl olsa istediği zaman onları çaktırabileceğini biliyor ya o yüzden çok rahat.’ Eğer benim de elimin altında böyle güçlerim bulunsaydı onları hiç kullanmazdım. Onların bana sağladığı imkanlar beni doyurur, onlarla yapabileceklerimi düşleyip tatmin olurdum.soyluların yanına sokulmazdım, onlar gelip bana sokulurlardı. Kadınların peşinden koşmazdım, onlar bir sel gibi bana akıp gelirlerdi. Bu gururlu, güçlü, herleye ilgisiz ve soğuk duran adamın yanında olmak için can atarlardı. Ben hepsine iyi davranırdım, belki onlara para da verirdim ama karşılığında hiç bişey almazdım. Merak insanlarda duyguları uyandırır, belki ben de karşımdakine tutku ve canlılık aşılardım. Onlar için ölümüne merak edilecek bir fenomen ve idol olurdum.. Bu beni benden alan erdemli hayallerime kısa bir süre ara verip yeni yıl namına da iki kelam edeyim yoksa iki tavşanın peşinden koşup ta hiçbirini yakalayamayan adamın durumuna düşücem.
Bir sürü kıyamet senaryoları yazılıp çizildi getiğimiz yıla dair, bir sürü kehanet ileri sürüldü ancak hepsi bir safsatadan ibaret çıktı. Bütün bunlara rağmen gerçekten kopan kıyametten de kimse bahsetmedi, ne yazıldı ne çizildi. Haber olsun diye günü birlik lanse edilenlerin de üstünde kimse durmadı. Yani sonuçta her zaman olduğu gibi laf oldu torba doldu. Biri yedi biri baktı kıyamet ondan koptu. Siyasi iktidar ise bunun gerçek bir kıyamet olmadığını diyanetten bir fetva yayınlatarak vatandaşlarına duyurdu. İktidar demişken, onun hakkında da bikaç lakırdı etmeden geçemicem. Tamamen düşüncelerime aykırı davranan bir otorite, elindeki gücü sonuna kadar ve istediği şekilde, kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda ve ‘orantısız’ kullanıyor. Gücünün yetmediği, tıkandığı noktalarda yeni güç kaynakları yaratmakta geri kalmıyor, hatta bunun için toplumun değer yargılarını çiğnemekten bile çekinmiyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki maalesef doğru bildiğimizi söyleyemiyor, gerçekleri gösteremiyor, usulüne göre davranamıyor, bizim olana sahip olamıyoruz. Bu tabloya bakarak mutluluğun resmini nasıl görebiliriz? Hem Abidin ne yapsın ki? Elinde fırçayla bekliyor şövalenin önünde ve yıllardır tek bir nokta bile koyamadı tuvalin üzerine..
Uzun lafın kısası, her şeyin kısası makbuldür diye bir sonuç çıkardım kafamdan. Hep derler ya kısa kes te aydın havası olsun diye. Her şeyin azı karar çoğu zarar. Mesela; sigaranın kısası, hatunun kısası(yatakta), saçın kısası(erkekte), yolun kısası(köşeyi dönerken), konuşmanın kısası(telefonda), dersin kısası(okulda), reklamların kısası(televizyonda), mesainin kısası(işte), hikayenin kısası(kitapta), askerliğin kısası(jandarmada) ve iktidarın kısası (siyasette) ve belki de hayatın kısası (bu ülkede).. Kısa olan tatlı olur, o yüzden aşklar da hep tatlı olarak kalır damaklarda. Yüreğiniz aşklı, damaklarınız tatlı kalsın efendim, mutlu yıllar herkese.. Ho ho ho ho..

Ulaş Tuzak
23.12.12

Hiç yorum yok: