Artık 4. Leventten Mecidiyeköy’e yürümüyorum çünkü Mecidiyeköy’e
taşındım. Hinterlandım değişti ve yeni rotalarım artık Mecidiyeköy-Taksim, Mecidiyeköy-Beşiktaş
oldu. Bazen Harbiye üzerinden Taksim’e, bazen de Fulya üzerinden Beşiktaş’a
yürüyorum. İki istikamet de oldukça keyifli. İkisi de yaklaşık yarım saat sürüyor.
Bu arada Taksim-Beşiktaş arası mesafe de yaklaşık 20 dakika sürüyor Gümüşsuyu
üzerinden. Böylece Mecidiyeköy-Taksim-Beşiktaş üçgeninde yeni bir yaşam alanı
kurmuş oldum. Yine de en favori yolum her zaman olduğu gibi
Beşiktaş-Ortaköy-Bebek hattı. Tabi bu hat en az 1 saat sürdüğü için her zaman
yapılamıyor. Yine de spor amaçlı bikaçgün de bir tekrar etmekte fayda var. Hem deniz
kenarı mis gibi iyot havası, hem sahildeki insanların pozitif enerjisi, balık
tutanlar, onları bekleyen kediler, köpek gezdiren insanlar, yavaş tempo
koşanlar, el ele gezen sevgililer, martıyla (scooter) yanınızdan vızır vızır
geçen gençler. Kuruçeşme parkı bence muazzam bir açıkhava aerobik merkezi.
Bu kadar çok yürüyünce bir takım hesaplar da yapıyor insan
doğal olarak. Bununla birlikte analiz sonuçları ve yorumlar da ortaya çıkıyor. Mesela
ben ortalama saatte 5.5 km/s hızla yürüyorum. Hadi düz hesap 5 km/s olsun. 1
saat 60 dk. olduğuna göre ve 5’e bölersek, 1 km’yi 12 dakikada yürüdüğümü
buluyorum. Ben ortalama 10 dk. da yürüyorum 1 km’yi. Bu da demek oluyor ki,
dakikada 100 metre yol yapıyorum. Bu benim en tempolu halim. Tempoyu düşürüp
biraz rölantide gidersem ki ben buna kordon boyu yürüyüşü diyorum o zaman
saatte 4 km/s ye kadar yavaşlıyorum. Bu da 1 km’yi 15 dk. da gitmeme, 100
metreyi 1.5 dakikada yürümeme neden oluyor. Yani ortalama olarak 100 metreyi 1
ila 1.5 dakika aralığında yürüyorum. Tam ortalama alırsak da 75 saniye
diyebilirim. Ve ben bu ortalamayla 100 metre dünya rekorundan 8 kat daha yavaş
bi şekilde yürüdüğümü buluyorum. Her neyse bu gereksiz bir bilgiydi ama benim
düşünce algoritmam bunları es geçmiyor maalesef.
Şu ana kadar telefonumun ölçmüş olduğu gün içerisinde en
fazla 33 bin küsür adım atmışım. Bu da demek oluyor ki yaklaşık 23.5 km. Daha
önceleri belki daha fazla yürümüş ya da koşmuş olabilirim ama teknoloji çağında
ölçmüş olduğum en uzun mesafe şimdilik budur. Daha iyisini yapana kadar en
iyisi bu.
Boş zamanlarımı bu şekilde değerlendirmek beni ekstra spor
yapmaktan da kurtarıyor açıkçası. Ben spor salonlarında kapalı alanda boğucu
bir müzik ve spotların altında, üstüne bir sürü hem cinsin de tıkışmış olduğu
bir mekanda spor yapmayı tercih etmem. Böyle bir ortam çok sıkıcı, sevimsiz,
olumsuz enerjinin kol gezdiği bi yer benim için. Terleyerek spor yapmayı da
tercih etmiyorum zaten. Spor yapmak da bir hobi bir keyif işi benim için,
eğlenmeliyim, zevk almalıyım. Aksi halde mecburiyet girdiği zaman işin içine, stres
seviyesi artıyor ve zorlanmalar başlıyor. Bu şekilde faydadan çok zararı oluyor
sporun. Stresli bir kas yığını yerine stressiz fit bir body’i tercih ediyorum. Dediğim
gibi, bir sahilde ya da ormanda yaptığım yürüyüş, hem temiz hava, hem doğanın
frekansına yaklaşma, hem zihnimi silkeleme açısından mükemmel bir aktivite. Aynı
zamanda tahmin edemeyeceğim kadar da yağ yakıyorum. Göbeğimin ve çevresindeki
bütün yağları eriyip gitti. Yüzümden de anlaşılacağı gibi vücudumun her yeri
sıkılaştı. Şu an vücudumun yağ oranı %12’nin altında ve muhteşem bir seviye. Boyum
1.80 ve kilom 73 civarında. Bol protein, sebze meyve ve kuruyemiş tüketiyorum. Çok
sağlıklı bir bünyeye sahibim.
Bu aralar korona virüsünden dolayı herkes İstanbul’u terk
ediyor. Okullar tatil oldu, öğrenciler memleketlerine dönüyor. İnsanlar
işlerinden izin alıp Anadolu’ya kaçıyor. Birkaç gün sonra şu reklam ve set
işlerim bitince ben de Ege’ye kaçıcam. Baharın gelişiyle beraber doğa rehabilitasyonu
yapıp gelicem. İzmir’in dağlarında açan çiçeklerden bir buket sonra Çökertmeden
çıktım da Halilim aman başım selamet. Alsancak’ta kordonda gün batarken çiğdem
çitlemek, son dönemde moda oldu bi de üzerine bomba yemek.. Ertesi gün Urlada
bi kahvaltı ne efsane olur, kahvaltıdan sonra da bi Alaçatı kaçamağı. Sonra Seferihisar
üzerinden Kuşadası istikametine transit geçiş.. ve son durak Bodrum. Her sene
olduğu gibi Mart sonu ya da Nisan başı deniz sezonunu açarım ben. Bu sene de o
işi bi görüp geleyim üzerinize afiyet. Denizin iyotlu suyu ne de iyi gelir
şimdi sinüslere, boğaza, bademciğe. Hele ciğerler bayram eder, bronşlar kendine
gelir, tertermiz eylerler kendilerini pürü pak oluverirler hemen. Korona morona
hak getire sonra. Çelik gibi bir vücuda işlemez hiçbir virüs.
Her şeyin şifresi doğal ve sağlıklı beslenme, güzel bir
yaşam, stressiz bir hayat, mutlu geçen zamanların motivasyonu, sevgi, şefkat,
huzur gibi duyguların tatmini, doğadaki aşkı keşfetme ve tatma. Yani her şey
kendi elimizde, hayata karşı, sisteme karşı teslim olmamak. Elimizden gelen ne
varsa, doğallık adına, sevgi adına, pozitif sinerjiyi yaratma adına ne varsa
elimizden geleni ardımıza koymayalım lütfen.
Özetle: Yüksek Enerji + Doğru Frekans = Etkili Titreşim
yaratır.
Etkili Titreşim dediğim şey ise başarıdır. Başarılı
gördüğümüz her şey güzeldir ve güzel bulduğumuz her şey bizi mutlu eder.
Mutluluklar üzerimize yağsın.
Bir başka yazıda görüşmek üzere hoşça kalın.
Ulaş TUZAK
@ulastuzak